Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Tanrıkulu, meme kanserinin erken tanısının çok önemli olduğunu ve 40 yaşını geçmiş kadınların her iki yılda bir mamografi çekilmesi gerektiğini söyledi.
Medicana Konya Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Tanrıkulu, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu belirterek, “Meme kanseri memenin kötü huylu hastalığıdır. Bu yüzden özellikle dikkat edilmesi gereken bir konudur. Klinik belirtilerine bakacak olursak; hastalarda en sık görülen bulgu, memede ele gelen kitle varlığıdır. Bu kitle genellikle ağrısız, çevre sınırları düzensiz, sert kıvamda bir kitle olmakla birlikte başka bulgular ile ortaya çıkabilmektedir. Kitle haricinde görülen diğer bulgular meme başı akıntısı, memede portakal kabuğu görünümü, meme başında ve derisinde çökme gibi bulgulardır. Tanısında en sık kullandığımız yöntemler meme ultrasonu ve mamografidir. Aslında mamografi, tanıdan ziyade tarama yöntemlerinin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bu yüzden 40 yaşını geçmiş kadınlarda her iki yılda bir mamografi yapılarak meme kanserinin erken tanınması sağlanabilmektedir. Bu yüzden de toplumumuzun bilinçli olup, özellikle 40 yaşından sonra iki yılda bir meme kanserini önlemek ve erken tanı koyabilmek için mamografi yapılması gerekmektedir. Aksine memesinde bir kitle olan memesinde herhangi bir akıntı, çökme, portakal kabuğu görüntüsü gibi bulgusu olan hastalarda toplumda bilinenin aksine 40 yaşı bekleme zorunluluğu yoktur. Böyle bir şikayeti olan hasta, hangi yaşta olursa olsun mamografi çekilmesi gerekmektedir. En sık kullandığımız iki görüntüleme yöntemi ultrason ve mamografi, memede kötü huyluya işaret edecek bir kitle görünürse, bundan sonraki aşamada bu kitleden bir örnek alınıp incelendikten sonra kötü huylu bir hastalık tanısı konulduğunda bunun tedavi yöntemidir. Günümüz şartlarında kitlenin tamamen çıkartılması diye bir yöntem söz konusu değildir. Küçük bir iğne ile oradan girilip birkaç örnek alındıktan sonra bulunan tüm incelemeler yapılıp kanser tanısı konulduktan sonra hastalar cerrahiye yönlendirilmelidir” diye konuştu.
"Üç basamaklı tedavi yöntemi var"
Meme kanserinde üç basamaklı bir tedavi yöntemi olduğunu söyleyen Tanrıkulu, “Birincisi cerrahi tedavi, diğeri kanser tedavisinde kullandığımız kemoterapi ilaçları, bir diğeri de akıllı ilaçlar kullandığımız tedavidir. Bazı yaş gruplarında hormon tedavisi de diğer bir tedavi grubunu oluşturmaktadır. Aslında bunların hepsi kombine olarak hastaların hepsinde düşünülmektedir. Hangi hastaya hangi tedavi uygulanacağı patoloji sonucunda belli olmaktadır. Burada hastalarda ilaç tedavisinde özellikle hangi kemoterapiye cevap verecek, hormona cevap verecek mi, akıllı ilaçlara cevap verebilecek mi, hepsinin çözümü bulunmaktadır. Cerrahi kısmını bakacak olursak; aslında hastalara iki türlü cerrahi seçeneği sunulmaktadır. Bunlar da bir tanesi meme koruyucu cerrahi, memenin bir kısmının çıkartılıp kalan memenin yerinde bırakılmasıdır. Biz bunu yaparken aynı zamanda koltuk altındaki lenf yayılımını değerlendirip koltuk altının alınıp alınmayacağına cerrahide karar verebilmekteyiz. Diğer yöntem ise memenin tamamen çıkartılmasıdır. Bu yöntemde meme tamamen çıkartıldıktan sonra koltuk altı durumu incelenip koltuk altındaki lenf bezleri temizlenmektedir. Bazı hasta gruplarında ise meme çok büyük olduğunda ve meme koruyucu yapılan hastaların hepsine kalan memenin de ışınlanması diye adlandırdığımız radyoterapi düşünülmektedir” ifadelerini kullandı.