Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "İnsan haklarını yok sayan ve sınırlarına gelen mazlumlara düşmanca saldıran Yunanistan’ın AB tarafından desteklenip arka çıkılması, barbarlığa ortaklıktır" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) partisinin grup toplantısında konuştu. İnsanlık tarihi üzerinde muhtelif yorum ve değerlendirmelerin varlığından bahseden Bahçeli, "Kimi düşünürler, insanın yüz bin yıllık tarihinden bahsederken, kimileri de bu süreyi 300 bin yıla kadar çıkarmaktadır. Bu konuda henüz bir ittifak sağlanmış değildir. Her düşünce insanı, ideolojik ve fikri aidiyetine göre kanaatlerini paylaşmaktadır. İnsanlığın tarihi ne olursa olsun, üç farklı safhadan geçtiği bilinmektedir. İnsanlık tarihini yüz bin yıl olarak kabul ettiğimiz de bunun 60 bin yılı vahşilik dönemi, 35 bin yıl dönemi barbarlık dönemi, bugüne kadar uzanan 5 bin yılda uygarlık dönemidir. En azından bilim ve insanlarının iddia ve ifadeleri bu yöndedir. Fakat uygarlıkla özdeşleşmemiş, insani hasletleri özümseyememiş, halen barbar eğilimler taşıyan toplum veya ülkelerin mevcudiyeti bu çağda derin bir hayal kırıklığıdır" ifadelerini kullandı.
Lafa gelince haktan, hukuktan dem vuran ama sıra uygulamaya geçince kaçak ve korkak güreşenlerin insanlığın yüz karaları olduğunu kaydeden Bahçeli, "Utanmadan medenilik pozu verirler, muasırız derler ama gerçekte insani değerlere maruz olduklarını bir türlü gizleyemezler, saklayamazlar. Nitekim husumetle süslenmiş mızraklarını çuvala sokamazlar, batının hal-i pürmelali tamda budur. Türkiye - Yunanistan sınırında yaşan ilkel ve iç yaralayıcı olaylar, ’insanım’ diyen herkesi ürkütmüş. İnfiale sürükleyerek ürpermesine neden olmuştur" dedi.
"ULUSLARARASI HUKUK İHLAL EDİLMEKLE KALMAMIŞ, İNSAN HAKLARI DA TOZLU RAFLARA KALDIRILMIŞTIR"
Türkiye’nin farklı şehirlerinden Avrupa’ya gitmek amacıyla yollara düşen sığınmacıların Pazarkule Sınır Kapısının Yunanistan tarafından kapatılmasıyla maruz kaldıkları trajedilerin barbarlık olduğunu ifade eden Bahçeli, "Yunan güvenlik güçlerinin yapmadığı zulüm kalmamıştır. Kadın, çocuk, yaşlı demeden önüne gelenlere saldıranların vicdanları kurumuştu. Avrupa’ya gitmek isteyen masumları, kara ve deniz sınırlarında durdurup şiddet ve nefretle püskürten, olmadı söven, olmadı döven, olmadı öldüren Yunanistan zulmünün koçbaşı haline dönüşmüştür. Sınırı geçip Yunanistan’a intikal eden sığınmacıları önce soyup sonra eziyet ve işkenceyle geriye çeviren bu ülke insanlık değerlerini alenen çiğnemiştir. Uluslararası hukuk ihlal edilmekle kalmamış, insan hakları da tozlu raflara kaldırılmıştır. Başta Afganistan olmak üzere Suriye, İran, Fas, Cezayir, Tunus, Pakistan ve Kuzey Afrika’dan kopup Avrupa’ya geçmek isteyen, aynı zamanda uluslararası koruma talep eden sığınmacı acımasız muamele ve müdahaleler Yunan zihniyetinin ipliğini pazara çıkarmıştır. Sınırda bekleyen savunmasız insanlara biber gazı, sis bombası, tazyikli su, kurşun, kaba güç neyle izah edilecektir, yazık değil midir, ayıp değil midir, rezalet değil midir, karşınızdaki şiddet severlik barbarlık değilse, o halde barbarlık nedir ? Ne ibrettir ki, Avrupa insani felaketlere duyarsız, masumlara kapalıdır" ifadelerini kaydetti.
6 Mart 2020’de Hırvatistan’da yapılan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Konseyi Olağanüstü Toplantısında, AB Dışişleri Bakanları tarafından kabul edilip yayınlanan zorunlu bildirinin makul ve mantıklı hiçbir yanı olmadığını söyleyen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Dünya’da en çok sığınmacı ve mülteciye ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğu ayan beyan ortadadır. Bu gerçeğe rağmen, Türkiye’yi göç meselesini siyasi bir amaçla kullanmakla itham etmek asılsız, akılsız ve ahlaksız bir yakıştırmadır. AB ülkeleri Türkiye’yi anlamaktan ve kavramaktan tamamıyla uzaktır. İnsan haklarını yok sayan ve sınırlarına gelen mazlumlara düşmanca saldıran Yunanistan’ın AB tarafından desteklenip arka çıkılması, barbarlığa ortaklıktır. 1951 Cenevre Sözleşmesi ve Avrupa mevzuatı bir kenara itilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi buharlaşmış, mültecilerin hukuki statülerine ilişkin sözleşmeyle 1967 protokolü budanmıştır. Hem Yunanistan hem de diğer Avrupa ülkeleri, uluslararası yükümlüklerine bağlı kalarak sığınmacıların müracaatlarını alma mecburiyetindedir. Bunun başka yolu ve çaresi yoktur. Yunanistan’ın sığınmacı başvurularını askıya almasının hukuken hiçbir dayanağı olmayacaktır. Kaldı ki, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Yunanistan’ın bu tavır ve tutumunun uluslararası hukukta yeri olmadığını açıklamıştır. Yunanistan’ın sığınmacılara, karadan ve denizden ateş açması, botlarını batırması ve maalesef ölümlere neden olması haydutluk, hayasızlık ve hukuksuzluktur."
"AB ÜLKELERİ VAHİM BİR TENAKUZ ÇUKURUNDADIR"
Uluslararası hukuk ile mültecilere dair uluslararası sözleşmelerin, kendilerini güvende hissetmeyen, savaş ve benzeri korkular yüzünden ülkelerini terk eden her insana başka bir ülkeye sığınma hakkı verdiğini vurgulayan Bahçeli, "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 14. maddesinde herkes zulüm karşısında başka ülkelere sığınma talebinde bulunma ve sığınma hakkından istifade hakkına sahiptir, hükmü yazılıdır. On yıllardır insanlık nutukları atan, sürekli hamaset yığınağı yapan hiçbir ülkenin ahlaki ve insani inandırıcılığı, geldiğimiz bu aşamada kalmamıştır. Hani insan hakları, hani insan onuruna hürmet, hani zulme karşı mazlumlara himmet, AB ülkeleri vahim bir tenakuz çukurundadır. Sınırda şu kış günlerde küçücük bedenleri soğuktan titreten yavrular, çaresiz analar, perişan babalar, ben insanım diyen herkesi yaralamaktadır. Parklarda, bahçelerde oynaması gereken çocuklar yağmurda, çamurda, soğukta, feryat etmektedir. Üstte yok, başta yoktur. Cep delik, cepken deliktir. Sabilerin hıçkırıkları, emzikli bebeklerin acıklı halleri, vicdansızların, merhametsizlerin insan sevgisinden bir haber meymenetsizlerin üzerine tokat gibi inmiş, Avrupa’nın her köşesinde de yankılanmıştır" şeklinde konuştu.
İnsani yıkımların kederinin, yüreklerinin tam orta yerine çöktüğünü söyleyen ve MHP olarak bu tabloya sessiz kalamadıklarının altını çizen MHP lideri Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bebeklerin, çocukların hazin ve hüzünlü durumlarını atıl ve hareketsiz şekilde seyredemezdik. Bir şeyler yapmalıydık, karınca kararınca yardım elimizi uzatmalıydık. Gönül ve vicdan seferberliğiyle yaralara merhem olmalıydık. Çünkü biz, ’komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ maneviyatına bütün hücrelerimizle inanan Milleyetçi, ülkücü hareketiz. Geçen hafta, Edirne’de 0-10 yaş grubunu hedefleyen ’Göçmen Kreşi’ kurmak ve mazlumları kuşatmak için samimiyet ve safiyetle devreye girdik. Solgun bakışlarıyla, sararmış yüzleriyle, üşüyen bedenleriyle sınırda tutacak el bekleyen, yedirip içirip giydirecek müşfik bir irade gözleyen çocukların temel ihtiyaçlarını temin ederek tırlarla Edirne’ye gönderdik. Türk milletinin gıpta edilecek vasfını, imrenilecek vakarını gösterdik. Aynı zamanda Türk milletinin şefkat ve merhametiyle yavrulara dokunduk, onları nakış nakış vicdanlarımıza dokuduk. Her çocuk bir dünyadır. Her bebek bir melektir. Kokuları da cennet kokusudur. Bebeğin kökeni, mezhebi, ırkı, milliyeti bahis konusu dahi edilemez. Bebeklere acımayan, çocuklara aldırmayan, düşkün ve muhtaçları dikkate almayan bir medeniyetin temelleri çürük, tedrisatı bozuk, tebessümü sahte, tezahürü karanlıktır. İşte Yunanistan’ın içinde bulunduğu Avrupa Birliği’nin özeti budur. İnanıyorum ki, zalimin zulmü bir gün mutlaka kendisine dönecektir. Ve yine inanıyorum ki, zalimin düşmanı Allah’tır. Edirne’de kurduğumuz Göçmen Kreşi’ne emeği geçen, destek olan, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında aktif ve öncü rol oynayan her dava arkadaşıma huzurlarınızda gönülden teşekkür ediyorum."
Merhum şair Mehmet Emin Yurdakul’un, “Bırak Ben Haykırayım” isimli şiirinden alıntı yapan Bahçeli, "Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum, Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var, Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar. Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum. Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez, Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez. Diyorum ki, çocuklar örselenmesin, bebekler ölmesin. Milliyetçi Hareket Partisi varsa umut vardır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa çare vardır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa çözüm vardır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa dara düşen, yolda kalan, aç ve açıkta bulunan herkesi kucaklayacak yüksek bir fazilet vardır, kutlu bir dirayet görmesini bilenler için hemen yanlarındadır" ifadelerini kullandı.
GÖÇ OLGUSUNUN TARİHSEL SÜRECİNDEN SÖZ ETTİ
Bahçeli, göç olgusunun tarihsel sürecinden bahsederek yapılan göç tahminlerini paylaştı. Bahçeli, "Göç olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Pek çok insan terörden, savaştan, işkence ve ölüm tehlikelerinden kurtulabilmek uğruna mesela plastik şişme botlarla açık denizleri geçmeyi dahi göze almıştır. 1960’da 76 milyon olan uluslararası göçmen sayısı, 1980’de 100 milyona, 1990’da 154 milyona, 2015 yılında 244 milyona ulaşmıştır. Uluslararası Göç Örgütü’nün 2020 Dünya Göç Raporu’na göre halen 272 milyon insan göç yolundadır. 2050 yılı için yapılan göç tahminleri sayının 230 milyona ulaşacağı yönünde olmasına rağmen, son verilerle birlikte tahmin 30 yıl önceden aşılmıştır. Tarih boyunca göç güzergâhları tehdit ve felaketlerle çevrelenmiştir. Kaynak ülkeden hedef ülkeye doğru yapılan göçler sosyal ve siyasal gerçekleri de müessir ölçülerde etkilemiş, hatta dönüştürmüştür. Göçler sonucunda bir yanda yeni devletler kurulurken, diğer yanda imparatorluklar yıkılmıştır. Tarihin bilinen ilk şehir surları olan Batı Şeria ve Uruk duvarlarıyla başlayıp nesiller boyunca devam eden sınır ve şehirlere duvar inşası beklenen sonuçları vermemiştir. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı kontrolsüz ve düzensiz göçün sonucudur” ifadelerini kullandı.
“AYLAN BEBEKTEN BÜTÜN ÜLKELER, BÜTÜN KÜRESEL KURULUŞLAR YÜZLERİ VARSA KIZARMALI”
Günümüzde sorunların giderek arttığına ve yaygınlaştığına değinen Bahçeli, yakın tarihte gerçekleşen göçleri hatırlattı. Bahçeli, “Binlerce insan Akdeniz’i geçip Avrupa topraklarına sığınabilmek amacıyla maalesef hayatlarını kaybetmişlerdir. 2016’da 6 bin kişi denizlerde boğulmuş ve balıklara yem olmuştur. Hatırlarsanız, 2 Eylül 2015’de, Bodrum’dan Kos’a geçmek isteyen sığınmacıların fiber tekneleri batınca 11 kişi ölmüştü. Ne acıdır ki, 3 yaşındaki Aylan bebeğin cansız bedeni kıyıya vurmuştu. Bebeklerin denizlerde can verip sahillere sürüklendiği bir dünyanın iyiliğinden, gelişmişliğinden, medeniliğinden bahsedecek kim varsa şart olsun alnını karışlarız. Açlık, kıtlık, yoksulluk ve güvenlik tehditleri milyonlarca insanın yerini yurdunu bırakıp başka bir yere gitme arayışının temel motivasyonudur. Bilhassa, Arap Baharı isimli dehşet döngüsünün son durağı olan Suriye’de milyonlarca insan hayati risk ve tehlikelerinden dolayı yurtlarından kopmuş, yollara dökülmüştür. Aylan bebeğin hiçbir suçu günahı yoktu. Ne silahı, ne bombayı, ne de güç ve hakimiyet mücadelelerini biliyordu. Eline aldığı kurumuş ekmekle öğün geçiriyor, ailesiyle birlikte umuda yelken açıyordu. Aylan bebekten bütün ülkeler, bütün küresel kuruluşlar yüzleri varsa kızarmalı, gözleri varsa yaşarmalı, vicdanları varsa da sızlamalıdır. Allah bu hesabı bir gün mutlaka soracaktır. Mazlumların ahı vakti saati geldiğinde zalimleri perişan edecek, inim inim inletecektir. Bizim niyazımız, bizim duamız, dünya gözüyle dileğimiz kesinlikle budur” diye konuştu.
“DÜZENSİZ GÖÇMEN SAYISI SON BEŞ YIL İÇİNDE SIÇRAMA YAŞAMIŞTIR”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ihtiyacı olan her kesimin yanında olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Türk milleti mazlumlara her fırsatta kucak açmış, sofrasına buyur etmiştir. Batılı ülkeler ise kulak tıkamış, burun kıvırmıştır. Suriye kaosunun sosyal ve ekonomik faturasını ödeyen devlet bellidir. Ülkelerindeki çatışmalardan kaçan Suriyeliler 29 Nisan 2011 tarihinden itibaren kitlesel olarak ülkemize gelmeye başlamışlardır. 2011 yılının Mayıs ayında sığınmacı kampları açılmıştır. Türkiye’de 28 Şubat 2020 tarihinde sınır kapılarının açılmasından önce yaklaşık 5 milyon yabancı bulunuyordu. Ülkemizde geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı kamp içinde yaklaşık 60 bin, kamp dışında da 3 milyon 600 bin düzeyindedir. Bir milyona yakın Suriyeli’nin geçici ikamet izni vardır. 2014 yılında ortalama 50 bin seviyesinde olan düzensiz göçmen sayısı son beş yıl içinde sıçrama yaşamıştır. Sadece 2019 yılında yakalanan düzensiz göçmen sayısı 373 bin 468’dir. Bunların yarısından fazlası ülkelerine iade edilmiştir” ifadelerini kullandı.
“DÜN İTİBARİYLE MERİÇ NEHRİ’Nİ GEÇEN SIĞINMACI SAYISI 142 BİN”
Şubat ayının sonunda İdlib’de yaşanan saldırı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin 34 şehit verdiğine değinen Bahçeli, süreci takiben sınır kapılarının açıldığını aktardı. Bahçeli, “İdlib’de yapılan kanlı saldırıda 34 şehit vermemiz üzerine isabetli şekilde sınır kapıları açılmış, ilk etapta 47 bin 113 sığınmacı Türkiye’den ayrılmıştır. Dün itibariyle Meriç Nehri’ni geçen sığınmacı sayısı 142 bin, Ege Denizi’ni geçen sığınmacı sayısı da yaklaşık bin kişidir. Sayıları 8 bine yaklaşan sığınmacı halen sınırda insanlık dışı önlemlerle, tel örgülerin ve kalın duvarların ardında bekletilmektedir. Türkiye taahhütlerine her zaman sadık kalmış, sözünü tutmuştur. Sözünü tutmayanların kimler olduğu çok açıktır. Türkiye’nin AB ile yaptığı 18 Mart 2016 tarihli anlaşmasına uymayan, mükellefiyetlerini yerine getirmeyen bilinmektedir. Şunu bir defa açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki, Türkiye sığınmacı deposu, mülteci toplama kampı, göçmen barınma alanı değildir. Ege’de göçmen ölümlerinin önlenmesi, insan kaçakçılığı zincirinin kırılması ve yasa dışı göçün yasal göçle ikame edilmesi amaçlansa da, sonuç alınamamıştır” dedi.
“TÜRKİYE’NİN SABRI YANLIŞ YORUMLANMIŞ, AVRUPA BİRLİĞİ BİR KEZ DAHA ALDATMIŞTIR”
Avrupa Birliğinin anlaşmalara uymadığını ifade eden Bahçeli, verilen sözlerin tutulmadığını bir kez daha açıkladı. Bahçeli, “Avrupa Birliği sürekli olarak bozgunculuk yapmıştır. 18 Mart mutabakatının önemli bir unsuru olan 1’e 1 formülü uyarınca, Yunan adalarından 4 Nisan 2016 tarihi itibariyle alınacak her bir Suriyeli için ülkemizde geçici koruma altındaki bir Suriyeli’nin AB ülkelerine yerleştirilmeleri sağlanacaktı. Böylelikle Türkiye’de mülteci yığılması en aza indirilecekti. Ne var ki uygulamada pek çok pürüz çıkmış, külfet tamamen Türkiye’nin sırtına yüklenmiştir. Buna da hiç kimsenin, hiçbir ülkenin hakkı yoktur. Biz gerekirse ekmeğimizi bölüşür yeriz, fakat aklımızla oynanmasına izin vermeyiz. 18 Mart mutabakatı kapsamında vatandaşlarımıza vize serbestisi 2018 yılı içinde sağlanacaktı. En geç 2017 yılı başında Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi hususunda resmi müzakereler başlayacaktı. Suriyeli sığınmacılara 6 milyar Avroluk mali destek vaat edilmişti. Bunların hiçbirisi gerçekleşmemiş, Türkiye’nin sabrı yanlış yorumlanmış, Avrupa Birliği bir kez daha aldatmıştır. Artık gerçeklerin inkarına imkan yoktur. Her şey meydandadır. Türkiye açık kapı politikasıyla gereğini yapmış, laftan sözden anlamayan Avrupa ülkelerinin paçası tutuşmuştur” şeklinde konuştu.
"TÜRK ÇOCUKLARINA TERTEMİZ BİR VATAN BIRAKACAĞIZ"
Türkiye’nin mevcut şartlar altında yeni sığınmacı akınını göğüslemesinin mümkün olmadığını söyleyen Bahçeli, “Şu anda İdlib’deki saldırılardan kaçan 1,5 milyon insan sınırlarımızdadır. Ve insani kriz devasa boyutlardadır. Onlara huzurlu bir gelecek hazırlama konusunda her ülkenin eşit ve adil sorumluluğu vardır ve olmalıdır. Hatta 5 Mart Moskova Zirvesi ile ülkemizde ve sınırlarımızda birikmiş Suriyeli sığınmacıların gönüllü ve güvenli şekilde asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin yolu da açılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi göç meselesini bütün yönleriyle analiz etmekte, üstünde kafa yormaktadır. Bu kapsamda partimiz AR-GE bünyesinde aralarında çok değerli bilim insanlarının ve uzmanların bulunduğu ‘Sınır Aşan Göçler Komisyonu’ kurulmuş, nihayetinde 4,5 ayda emek emek hazırlanan teferruatlı çalışma kitaplaştırılarak kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bizim her soruna yönelik söyleyecek sözümüz, paylaşacak görüşümüz vardır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin göç ve sığınmacı politikasının insani boyutu olduğu kadar tarihi, kültürel, demografik ve stratejik boyutları da bulunmaktadır. Türkiye yol geçen hanı değildir. Bizim gidecek başka bir ülkemiz, başka bir yurdumuz, başımızı sokacağımız başka bir yuvamız yoktur. Ülkemize sığınmak isteyen mazlumları sahipsiz bırakmayız, ama Türk milletinin ve Türkiye’nin de geleceğini yabana atmayız, atamayız, atmayacağız. Anadolu’ya göç ve fetih güzergâhını takip ederek geldik, fakat hiçbir şart altında da geri gitmeyeceğiz, gidersek bile sadece Turan ülküsü için gideceğiz. Bu topraklarda erimemizi, zaman içinde tasfiye olmamızı planlayanların hesaplarını da hep birlikte muhataplarının başlarına geçireceğiz. Gelecek nesillere, henüz yeni doğmuş Türk çocuklarına tertemiz bir vatan bırakacağız, huzur ve refah bırakacağız, güvenli ve gelişmiş bir ülke bırakacağız, ama asla yük ve kambur bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
(Mevlüt Hasgül/İHA)
Kaynak: İHA