TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Ermenistan askerleri, masum sivil insanları katletmeye, sivil hedeflere saldırmaya devam ediyor. Minsk Grubunun beyin ölümü gerçekleşmiştir”dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Azerbaycan Meclisi’nde konuştu. Şentop, “Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Güzel Türkçemizde ‘Önce selam, sonra kelâm’ derler. Ben de evvelâ üzerimdeki selamları sizlere iletmek istiyorum. İlk olarak, 1990’ların başından itibaren Karabağ davasına sahip çıkan, bugün de Azerbaycan’ın haklı mücadelesine var gücüyle destek veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın muhterem heyetinize ve bütün Azerbaycan’a selamlarını getirdim. Karabağ toprağının ait olduğu ellere geçmesi için dua eden, Azerbaycan’ın acısını yüreğinde hisseden, sevincini kendi sevinci sayan ve Nuri Paşa’nın şahs-ı manevîsini yüreğinde taşıyan aziz milletimizin selamlarını getirdim. 100 yıl önce, vatanımızın bir kısmı işgal altındayken ‘Ya istiklâl Ya ölüm’ şiarıyla harekete geçen, milletimizin azim ve kararlılığına istinad eden Millî Mücadele’nin karargahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin desteğini, duasını, selâmını ve zafere kadar birlikte hareket etme iradesini getirdim. Bu iradenin bir tezahürü olarak şu anda bu Yüce Meclis’te, Azerbaycan’ın haklı davasına ve şanlı mücadelesine destek veren farklı partilerden milletvekili arkadaşlarımızla birlikte bulunuyoruz. Sizi temin ederim ki, bu yıl açılışının 100’üncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisimizin mensuplarının kahir ekseriyeti, şu an, bu salonda bulunmayı canı gönülden istemektedir. İnşallah bütün milletvekillerimizin hazır bulunacağı o büyük içtimaı, iclası, işgalden kurtarıldıktan sonra hep birlikte Karabağ’da yapalım. Hülâsa, milletimizin "Bir Kere Yükselen Bayrak Bir Daha Yere İnmez " diyerek Azerbaycan’ın istiklal ve hürriyetine hayatlarını adayan büyük liderler Mehmet Emin Resulzade ve Haydar Aliyev’in kutlu hatıralarına tazim ve hürmetlerini getirdim. Milli istiklalin habercisi, Karabağ’ı “Anne” bilen, büyük şair Bahtiyar Vahapzade’nin de dediği gibi bir ananın iki oğlu, bir emelin iki kolu, bir millet iki devlet, aynı arzu aynı niyet, birdir bizim her halimiz diyerek sevincimizi olduğu gibi melalimizi de paylaşmaya geldim. Öncelikle, 12 Temmuz’da başlayıp 27 Eylül sabahından itibaren iyice şiddetlenen, Ermenistan’ın yönettiği terör çeteleri eliyle kardeş Azerbaycan’a yönelen saldırılardan büyük bir üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Bu vesileyle, Ermenistan saldırılarında şehadete yürüyen bütün kardeşlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza Cenab-ı Hak’tan acil şifalar niyaz ediyorum. Geçmişten bugüne vatanları uğruna can veren, cefa çeken tüm balalarımızı, bacılarımızı ve yiğitlerimizi ihtiram ve hayır ile yâd ediyorum. Aziz Azerbaycan halkına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.Bu meşakkatli vakitlerde maslahatlaşmak, istişare etmek için yaptığınız davet ile bana yüce Meclisinize hitap etme şerefini verdiğiniz için en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Hürmetli kardeşlerim, Kadim topraklarınızın beşte birinin işgal altında olduğu, bir milyondan fazla kardeşinizin ocaklarını, yuvalarını terk etmek zorunda kaldığı otuz yıl geçirdiniz, otuz yıl geçirdik. İstiklalinizin tadını dahi doyasıya yaşayamadınız. Ancak Cenab-ı Hakk’ın Yüce Kur’an’da buyurduğu gibi, “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” Türkiye de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklı davasında ve vatan savunmasında can kardeşlerinin yanında yer alacaktır. Türkiye ve Azerbaycan, dünyada başka iki ülke arasında benzeri olmayan yakın bir ilişkiye sahiptir. “Tek millet, iki devlet” düsturu sadece bir slogan, sadece tarihî bir tespit değildir; aynı zamanda diplomasiden sahaya her alanda Türkiye - Azerbaycan ilişkilerine istikamet veren, yaşayan, canlı bir ilkedir. Bu irade, gelişmelerin her aşamasında başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere hepimiz tarafından açık bir şekilde ifade edilmiştir. 28 Eylül Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan dört siyasi partimizin imzasıyla yayınlanan bildiride bu kararlılık bir kez daha ortaya konulmuştur. Meclis olarak Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu tüm dünyaya ilan ettik. Ermenistan’ın bir an önce işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmasının, komşularına saldıran ve bölge barışını tehdit eden bir ülke olarak hareket etmekten vazgeçmesinin zaruretini bir kez daha haykırdık. Bildiriye imza atan partilerimizi temsilen milletvekillerimiz, sizlerle olan duygudaşlıklarını ve desteklerini bir kez de şahsen, yüz yüze ifade etmek için bugün aranızda bulunuyorlar. Azerbaycan halkının güçlü iradesinin muhterem temsilcileri, Yıllardan beri Kafkasya’da barışın ve huzurun en büyük düşmanı olan, başta Birleşmiş Milletler ve diğer bazı uluslararası örgütlerin kararlarına rağmen işgal ettiği topraklardan çıkmayan, işgali ve terörü tam bir devlet politikası haline getiren Ermenistan; işgal ve katliam şeceresine yeni bir halka eklemiş, sivilleri ve masumları öldürmeyi bir devlet politikasına dönüştürmüştür. Bu terör devleti, uluslararası hukuk tabiriyle bu haydut devlet, Moskova’da insani saiklerle alınan ateşkes kararına rağmen sivilleri hedef alan saldırılarını sürdürdü. Pazar yerlerini, sokakları, evleri hatta cenaze definlerini dahi bombalamaya devam etti, masumların canına kastetti” dedi.
“ERMENİSTAN ASKERLERİ, MASUM SİVİL İNSANLARI KATLETMEYE, SİVİL HEDEFLERE SALDIRMAYA DEVAM EDİYOR”
Ermenistan’ın sivilleri hedef almaya devam ettiğini belirten Şentop, “Gücü kahraman Azerbaycan askerlerine karşı koymaya yetmeyen, cephede kahraman Azerbaycan ordusu karşısında ardına dahi bakmadan kaçan, Ermenistan askerleri, masum sivil insanları katletmeye, sivil hedeflere saldırmaya devam ediyor. Şu nokta açıkça herkes tarafından bilinmelidir ki, doğrudan sivilleri hedef alan bu saldırılar, tek bir ifadeyle “savaş suçudur. O zaman şimdi tüm dünyaya sormak lazım, aldığınız tüm kararları yok sayan bu saldırıları yargılamayacak da neyi yargılayacaksınız, neyi lanetleyeceksiniz? Sağır mısınız, kör müsünüz, lâl mısınız? Kulağınızı asmasanız da, gözünüzü bağlasanız da, dilinizi ısırsanız da; şu hakikatten asla kaçamayacaksınız: Ermenistan, artık bölgesel, hatta global bir sorundur. Global bir sorun haline gelen bu terör devleti politikaları önlenmez ise, bir başka deyişle, doğrudan veyahut dolaylı bir şekilde desteklenmeye devam edilirse, bu durum sadece bölgeyi bir ateş çemberine çevirmekle kalmayacak, Kafkasya’nın komşusu olan tüm ülkeleri de tehdit eder hale gelecektir. Bu itibarla, eğer barış yolunda samimi iseler, Ermenistan’ın ipini elinde tutanlar, Ermenistan’a yıllardır adeta kol kanat gerenler, bu tehlikeli oyunu durdurmalı, masumları öldüren bu haydut devlete arka çıkmaktan vaz geçmelidir. Hak ve adalet yerini bulmadıkça çözüm üretemezsiniz. Dolayısıyla Kafkasya’da çözümsüzlük, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ve çevresindeki şehirlerde işgali sürdükçe devam edecektir” dedi.
“ERMENİSTAN’A KOL KANAT GERENLER BİLMELİDİR Kİ ORTA VE UZUN VADEDE ONLAR BU HAYDUT DEVLETE VERDİKLERİ DESTEKTEN ÖTÜRÜ BÜYÜK ZARAR GÖRECEKLERDİR”
Ermenistan’a destek verenlerin büyük zarar göreceğini beliren Şentop, “Anlaşmazlık, çözümsüzlük ve istikrarsızlığın kendilerine menfaat sağladığını ve kendilerinin bölgedeki rolünü artırdığını düşünerek hamleler yapanlar, Ermenistan’a payanda olanlar yanılmaktadır. Yangına körükle gidenler bir gün aynı ateşten muhakkak nasibini alacaktır. Bugün, Kafkasların ve bölgemizin yeniden barışa ve huzura kavuşması ancak ve ancak Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını derhal terk etmesiyle mümkündür. Bunun dışındaki tüm teklifler, tüm telkinler ve tüm sözde çözüm önerileri Ermenistan’ı şımartmaya devam edecektir. Bu itibarla, bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelerin, Ermenistan’ı aleni veya gizli bir şekilde kollamak yerine, gerçekçi ve adil çözüm yöntemlerini devreye sokmaları gerekmektedir. Ermenistan’a kol kanat gerenler bilmelidir ki orta ve uzun vadede onlar bu haydut devlete verdikleri destekten ötürü büyük zarar göreceklerdir. Ermenistan da hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır ki, “büyük ağabeyleri” onun arkasında durmaya uzun süre devam edemeyecektir. Bu bölgede komşularıyla başbaşa kalacağı günler uzak değildir.Tüm dünya da şu hakikati idrak etmelidir ki; Ermenistan sahada veya masada kimden ne destek alırsa alsın, Azerbaycan, işgal edilen topraklarının her karışından ve her santiminden, bu işgalci terör devletini kovmaya muktedirdir. Ve Cumhurbaşkanı Muhterem İlham Aliyev’in de ifade buyurduğu gibi; “Azerbaycan’ın bir 30 yıl daha bekleyecek zamanı yoktur” diye konuştu.
“MİNSK GRUBUNUN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞMİŞTİR”
Minsk Grubunun beyin ölümünün gerçekleştiğini açıklayan Şentop, “Aziz milletvekili arkadaşlarım, kardeşlerim, biraz önce de dile getirdiğim gibi, uluslararası camia ikircikli tavırlardan, ikiyüzlü yaklaşımlardan artık vazgeçmelidir. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü tekellerinde tutma ve barışın tek hamisi olma iddialarıyla ahkâm kesmekten geri durmayan uluslararası örgütler artık kararlarının ve beyanlarının namusunu korumak zorundadırlar. Birleşmiş Milletlerin 1993’te dört kararı var. Ermenistan ordusunun işgal ettiği topraklardan derhal, şartsız ve tam olarak çekilmesi talep edilen bu kararları Erivan yönetimi şimdiye kadar hiçe saydı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Amerika, Fransa ve Rusya’nın eş başkanlığını yaptığı Minsk Grubu sorunu çözmek yerine, adeta çözümsüzlüğe mahkûm etti. Konu Ermenistan’ın uzlaşmaz ve şımarık tavırları sebebiyle otuz yıldır adeta kangrene dönmüş durumda. Minsk Grubu sorunu çözme konusunda şimdiye kadar hiçbir irade göstermedi. Üstelik Birleşmiş Milletler Şartının 51. maddesinden, meşru müdafaadan bihaber olan bu eşbaşkanlardan biri, açıklama yaparak Azerbaycan ve Türkiye’yi, Azerbaycan vatanının parçası olan Dağlık Karabağ’a saldırmakla itham etti. Durum buysa, kendisinin de başka örgütlere yakıştırdığı ifadelerle, şunu söylemekten imtina etmemek lazım “Minsk Grubunun beyin ölümü gerçekleşmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de Ermenistan’ın ihlalleri ve saldırganlıklarına yer verdiği kararlar almıştır. Kurulan ama Ermenilerin karşı koymasıyla çalışamayan, bölgeyi inceleyemeyen komisyonlar olmuştur. Buna rağmen bazı devletler Ermenistan’a hoş görüden vazgeçmemişlerdir. Sonuç olarak, suret-i haktan gözüken bu kararları mihenge vurunca, içi hep boş çıkmıştır. Uluslararası camia beyanlarının gereğini yerine getirmemektedir. Dolayısıyla, Ermenistan geçmişte işlediği cürümlerin bedelini ödememiş olmanın şımarıklığıyla, fırsatını buldukça yeniden Azerbaycan topraklarına saldırıyor. Ancak, bu defa hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı; kahraman Azerbaycan ordusu Ermenistan’ın saldırılarına cevap vermek ve Karabağ’ı işgalden kurtarmak için hızla harekete geçti, şu ana kadar Karabağ’daki pek çok yerleşim yeri işgalden kurtarıldı. İnşallah tamamı da kurtarılacaktır. Uluslararası camiada ise yine varlık gayesini inkâr edercesine, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa haklarını kullandığı için neredeyse Azerbaycan’ı suçlayanlar oldu. Azerbaycan’ın haklı mücadelesine halel getirecek ithamlarda bulunan devlet başkanları oldu. Bu noktada net bir şekilde vurgulamak isterim ki; dış politikadaki hayalleri ile ulaşabilecekleri gerçekçi hedefler arasında derin uçurumlar ve tezatlar olan bu siyaset çaylaklarının ve onların cüce akıllı piyonlarının çaldığı karalar, ne Türkiye’nin ismetli ve izzetli duruşuna ne de Azerbaycan’ın şerefli mücadelesine leke düşürebilir. Yine uluslararası camiadan çözüm ve ateşkes çağrıları yükseldi. Bu çağrılar samimiyse, öncelikle Ermenistan’ın çözüme yönelik önerisini net bir şekilde ortaya koyması sağlanmalıdır. Zira, Azerbaycan her zaman çözümden yana olmuştur ve talebi bellidir. Ermenistan işgal ettiği topraklardan derhal, şartsız ve tam olarak çekilmeli; saldırganlıktan vazgeçmelidir. Bu talep, Birleşmiş Milletler kararlarındaki hükümlerden ne eksik ne de fazladır. Şüphesiz hiçbir devlet boşu boşuna savaşmak istemez. Barışta tüm taraflar için bereket ve huzur vardır. Ancak, vatan savunması söz konusu ise savaş meşrudur, elzemdir” diye konuştu.
“YILANIN AYNI YERDEN BİR KEZ DAHA ISIRMASINA İZİN VERMEYECEKTİR”
Azerbaycan’ın haklı davasına vurgu yapan Şentop, “Tarihin engin tecrübesinden damıtılarak ifadesini bulan “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.” şiarını terk etmesini de Azerbaycan devletinden kimse bekleyemez. Azerbaycan devletinden ve halkından bir yanağına tokat atıldığında diğerini çevirenlerden olmasını kimse bekleyemez. Azerbaycan devleti ve halkı, kimsenin hakkına göz koymayacağı gibi kimsenin de kendisinin hakkına göz koymasına müsaade etmeyecek; yılanın aynı yerden bir kez daha ısırmasına izin vermeyecektir. Muhakkak biz de düğümlerin kılıçla çözülmesinden yana değiliz. Lakin, sükûnet dönemlerinde uzanan elleri havada bırakıp sadece süngülerin ucunun göğe kalktığını görünce, masalarda oturacak sandalye arayanlar ve onların dillerinden sâdır olan kaypak ifadeler, Azerbaycan Türkünün hürriyet ve istiklal iradesine ipotek koyamaz; Azerbaycan toprakları üzerinde kimse ameliyat yapamaz. Tarihin akışının değişmeye başladığı günlerden geçiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, katliamlarla geçen 20. yüzyılın siyasi, hukuki ve ekonomik dengeleri ortadan kalktı. Bu dönemin istikrarsızlıklarına çözüm üretmek üzere ortaya çıkan kurumlar işlemez, işlev görmez hale geldi. Uluslararası kurumlar ve tezleri, bütün bir dünya ve insanlık için iddia ettikleri barış, asgari refah ve insanca yaşama şartlarını üretemedi. Çifte standartla hareket etme hastalığına düçar olan bu kurumların sahte çıkışları artık çok daha göze batar hale geldi. Bazı ülkelere Birleşmiş Milletler kararlarına uymadıkları için müdahale edilirken, onlarca Birleşmiş Milletler kararını tanımayan, dünya ile alay edercesine bu kararları ihlal eden Ermenistan gibi bazı ülkelere kimse sesini çıkartmadı. Bu tür çifte standartlı yaklaşımlar uluslararası kuruluşların ve zeminlerin güvenilirliğini aşındırmış ve sonunda tüketmiştir. Daha önce de birçok konuşmamda, uluslararası zeminlerin ve örgütlerin yeniden gözden geçirilmesinin zaruretine, uluslararası örgütlerin bir kısmının, özellikle de Birleşmiş Milletlerin, kuruluş amaçlarında öngörülen misyonu yerine getirmekten çok uzakta olduğuna dikkat çekmiştim. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu durumu, ‘Dünya Beşten Büyüktür’ itirazıyla ifade etmiş ve bu itiraz, dünyada haklı ve büyük bir tesir uyandırmıştır. Uluslararası siyaseti ve global dengeleri, var olmayan bir dünyanın eskimiş örgütleriyle sağlamak artık mümkün değildir. Bugün artık ayan beyan ortaya çıkmıştır ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de diğer uluslararası örgütlerin de yapısal reformlara ihtiyacı vardır. Dünya, insanlık yeni arayışlar içindedir. Uluslararası siyasette, uluslararası hukukta, uluslararası ticarette ve ekonomide yeni bir düzen talep eden sesler her gün daha gür çıkmaktadır. Çifte standarttan uzak, sadece bir kaç devletin değil bütün devletlerin egemen eşitliğine dayanan, sadece belli ırktan ve inançtan olanların değil, bütün insanların eşitliğine inanan, asgari refah ve insanca yaşama şartlarını bütün bir dünya için benimseyen bir paradigma ile yeni bir dünyanın kurulması gerekiyor. Biz Türkiye olarak, bütün dünya halklarının arzu ettiği böyle bir dünyanın çok yakında kurulacağına inanıyoruz. Bunun için her platformda sesimizi yükseltiyoruz. Bütün devletlere ve halklara çağrımızı, her platformda yapıyoruz. Mevcut dünya, çifte standartlı ve adil olmayan uluslararası düzen sürdürülebilir değildir” ifadelerini kullandı.
Asya kıtasının siyaset ve ekonomide yükselen güç olduğunu belirten Şentop, “Dünya’nın jeopolitik ve ekonomik ağırlık merkezi hızla Asya’ya kayıyor. Asya kıtasının her bölgesinde etkileyici bir kalkınma ve gelişim süreci yaşanıyor. Nitekim Asya kıtasının global siyaset ve ekonomide yükselen güç olması nedeniyle 21. yüzyıl “Asya Yüzyılı” olarak adlandırılıyor. Asya ve Avrupa kıtalarının ayrılmaz bir parçası olan Türkiye de kendi içinde ve büyük Avrasya coğrafyasında sürmekte olan kapsamlı dönüşüme uygun bir şekilde yakın bir zamanda “Yeniden Asya” başlığıyla bir girişim başlatmıştır. Türkiye - Azerbaycan işbirliği bu yeni perspektiflerin öncüsü konumundadır. Şüphesiz, Modern İpek Yolu’nun canlandırılması bölgelerimizin refahı ve kalkınmasına ciddi ivme kazandıracaktır. Uzun süredir öncülüğünü yapmakta olduğumuz Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridoru girişimimiz de bu anlayışımızın da bir tezahürüdür. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Orta Koridor girişimimizin belkemiğini oluşturmaktadır. Yine bu kapsamda, uzun vadeli altyapı geliştirme stratejisi doğrultusunda, başka mega projelerimiz de ya tamamlanmış ya da halen yürütülmektedir. Bu güzergâhtaki projelerimiz tam kapasiteye ulaştığı vakit, İpek Yolu’nun canlandırılmasında vazgeçilmez bir niteliğe sahip olacak, Türkiye ve Azerbaycan öncülüğünde etrafındaki geniş coğrafyanın birbirine daha güçlü birleşmesini sağlayacaktır. Türkiye ve Azerbaycan birlikte yürüttükleri projeler sayesinde yükselen Asya ile politikaları ve kurumları ciddi itibar kaybı yaşayan Avrupa’yı siyasi, iktisadi ve kültürel olarak birbirine bağlayan, enerji ve ulaşım hatlarının en kilit bölümlerini oluşturan; üç kıtayı birbirine bağlayan stratejik anlamda müstesna öneme sahip bir coğrafyada bulunmaktadırlar. Kısacası Türkiye ve Azerbaycan, dünyanın can damarını ellerinde tutmaktadırlar. Ve en önemlisi bu coğrafyalardaki tüm bölünmüşlüklere ve ihtilaflara rağmen benzersiz bir şekilde etle tırnak gibi birlikte durmaktadırlar. Bu zaviyeden bakıldığında, bugün Kafkaslarda, sınırlarımızda ve Doğu Akdeniz’de maruz kaldığımız tüm provokasyonların da, saldırıların da, baskıların da temelinde bu stratejik gücümüzü baltalama girişimleri yatmaktadır. Fakat, ne Azerbaycan otuz yıl önceki Azerbaycan’dır, ne Türkiye otuz sene önceki Türkiye’dir, ne de dünya otuz sene önceki dünyadır. Türkiye ve Azerbaycan’ın kalbi aynı ülkü için, aynı mefkûre için birlikte attıkça, tüm bu saldırılara, tüm bu baskılara karşı, sesimizin ne kadar gür olduğunu bütün cihana ilan etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
(İHA)
Kaynak: İHA