Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Beni Sisi ile çok barıştırmak isteyenler var, asla etmiyorum, etmem de. Halkının yüzde 52 oyunu almış olan Mursi’yi ve arkadaşlarını cezaevine mahkum eden bir antidemokrat ile karşı karşıya gelmem, onunla aynı masada oturmam” dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı 5. Uluslararası İyilik Ödülleri töreni Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlendi. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İyilik Ödüllerine olan teveccühün giderek artmasını taktirle karşılıyorum. Geleneksel hale gelen ödüllerin Diyanet Vakfımızın gayretleri ile yurt içinde ve yurt dışında daha fazla rağbet kazanacağına inanıyorum” ifadelerini kullanarak konuşmasına başladı.
“DÜNYAYI HIRS, HINÇ VE HASET DEĞİL, İYİLİK DEĞİŞTİRECEKTİR”
“Dünün Firavunları, Nemrutları vardı bugünün de Firavunları ve Nemrutları var” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyayı hırs, hınç ve haset değil, iyilik değiştirecektir, dünyayı kin ve nefret değil, ihsan ayakta tutacaktır, dünyayı çatışma kavga değil, barış yaşanılır kılacaktır. Dünyayı Allah rızası için iyilikte bulunanlar güzelleştirecektir. Dünyayı zalimlerin önünde eğilenler değil, mazlumlara sahip çıkan Müslüman yürekler yeşertecektir” dedi.
Suriye, Irak, Yemen, Libya ve Filistin’de yaşananların Müslümanlar için iyiyi kötüden, dostu düşmandan ayıran bir furkan olduğunu belirten ve maskelerin düştüğünü kaydeden Erdoğan, gerçek yüzlerin ortaya çıktığının altını çizdi. Temel sorunun imkansızlıktan ziyade vicdansızlık olduğunun açığa çıktığını söyleyen Erdoğan, “Bugün dünyada barış ve huzur önündeki en büyük engelin irade eksikliği, vicdan kıtlığı olduğu aleniyet kazandı. Bu süreçte bazı Müslüman devletlerle beraber batılı ülkeler, batılı kurum ve kuruluşlar gerçekten kötü bir imtihan verdiler. Sadece demokraside, hukukta ve adalette değil, temel insanlık sınavından da sınıfta kaldılar. Ne kimi Müslüman ülkeler, ne de batılılar Suriye’de varil bombaları, balistik füzeler ve kimyasal silahlarla katledilen bir halkın acısını duymadılar. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış sabilerin göğe yükselen feryatlarını işitmediler. İsrail askerlerinin kameraların önünde katlettiği Filistinli genç kızların, engellilerin, yaşlıların dramlarına en küçük bir hassasiyet göstermediler” diye konuştu.
“NETANYAHU SEN ZALİMSİN ZALİM”
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya seslenen Erdoğan, “İşte Netanyahu, Tayyip Erdoğan’ın ülkesinde gazeteciler cezaevlerindeymiş bundan çok rahatsız olmuş, be Netanyahu sen zalimsin zalim. Şuanda İsrail’de ‘seçim var’ diye binlerce çocuk, kadın, yaşlı cezaevinde tutan sen değil misin, zulmeden sen değil misin? Eğer dünyada bir zalim aranacaksa ta kendisi sensin. Mukayesesi kabil olmayan birisisisin. Utanmadan, sıkılmadan konuşuyorsun. Bizim mabetlerimize, Mescit’i Aksa’mıza postallarla giren senin askerin, polisin değil mi? Orada din adamlarımızı dövenler sizin askeriniz, polisiniz değil mi? Bunu neyle izah edeceksin. Bizi tahrik etmeye çalışıyorsan biz tahrik olmayacağız. Biz bu oyunlarla tahrik olmayacak kadar evrensel bir dinin mensuplarıyız, bu oyuna gelmeyiz” şeklinde konuştu.
“BENİ SİSİ İLE ÇOK BARIŞTIRMAK İSTEYENLER VAR, ASLA ETMİYORUM”
Mısır’da darbe mahkemelerinin verdiği kararlarla idam edilen gençlerin acısını yüreklerinde hissetmediklerini belirten Erdoğan, “Geçenlerde 9 genci idam ettiler. Buradan sesleniyorum, ey batı, AB, hani AB ülkelerinde idam yasaktı, AB ülkelerinde idam yasak olduğu halde siz Sisi’nin davetine nasıl oluyor da icabet ediyorsunuz? O da bir katliamın düzenleyicisi. Samimi olsaydınız, gerçek demokrat olsaydınız ‘böyle bir idam mekanizmasını çalıştıran ülkenin davetine biz icabet etmeyiz’ der oraya icabet etmezdiniz. Beni Sisi ile çok barıştırmak isteyenler var, asla etmiyorum, etmem de. Halkının yüzde 52 oyunu almış olan Mursi’yi ve arkadaşlarını cezaevine mahkum eden bir antidemokrat ile karşı karşıya gelmem, onunla aynı masada oturmam” ifadelerini kullandı.
“GEREKİRSE ULUSLARARASI MAHKEMEDE BU İŞİN YARGILANMASINI TAKİP EDECEĞİZ”
İstanbul’da vahşice öldürülen Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin de konuşan Erdoğan, “Vahşice öldürülen bir Müslüman gazetecinin katli karşısında seslerini çıkarttılar mı, çıkartmadılar. Şimdi ses çıkartanlar malum ülke tarafından sürekli olarak dışlanıyor. İstediğin kadar dışla, ama biz hak neyse onu söyledik, bizden o katliamın belgelerini isteyenlere de biz belgelerini verdik. Amerika’sı, Japonya’sı, Fransa’sı, İngiliz’i, Suudi Arabistan’ın kendisi, hepsi, bunları anlattık. 15 kişi 2 uçakla İstanbul’a geliyor, Başkonsoloslukta bu katliamı yapıyor. Nişanlısı kapıda. Veliaht Prens açıklama yapıyor, ‘öbür kapıdan çıktı’ diyor, Dışişleri Bakanı ‘yerli işbirlikçilerle bu uygulandı’ diyor. Diyorum ki, yerli işbirlikçi varsa bunu açıklamaya mecbursun. Şunu söylüyorlar, ‘diğer kapıdan çıktı.’ Dışarıda eşi bekliyor, eşini almadan gidiyor ve bu adam gazeteci, dünyanın tanınmış gazetecilerinden birisi. Bunlar insanoğlunu enayi yerine koyuyorlar. ‘Bunları biz yargılayacağız, gereği neyse yapacağız’ diyorlar, kimseyi aldatamazsınız. Suudi yönetimi bunun katillerinin 15 kişi içinde olduğunu biliyor. Bu 15 kişi 22’ye çıktı. Biz takipçisiyiz, gerekirse uluslararası mahkemede bu işin yargılanmasını takip edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“SIĞINMACILAR TOPLAMA KAMPLARINA MAHKUM EDİLİRKEN, FETÖ’CÜ DARBECİLER BAŞ TACI EDİLDİ”
“Terör belası kapılarına dayanana kadar bir kez olsun tehdit ve tehlikenin farkına varmadılar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “iyi terörist kötü terörist” ayrımına gitmekten çekinmediklerini söyledi. Suriyeli, Afganlı, Iraklı mültecilerden esirgenen şefkat ve merhametin FETÖ’cü alçaklara, YPG’li katillere göstermekten hicap duymadıklarını kaydeden Erdoğan, “Maalesef zulüm ve şiddetten kaçan sığınmacılar toplama kamplarına mahkum edilirken, adaletten kaçan FETÖ’cü darbeciler baş tacı edildi. 10 binden fazla Suriyeli çocuk Avrupa’nın sokaklarında kaybolurken, teröristleri korumak için kapılarına nöbetçi polisler dikildi. Şayet bugün binlerce tır silah verilen YPG’li katiller Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturma hevesine kapılıyorsa bunun müsebbibi terör örgütlerine şaşı bakanlardır. 23 bin tır silah, mühimmat Suriye’nin kuzeyine Irak’tan nakledildi. Şayet bugün dünyanın gözleri önünde gençler darağaçlarına gönderiliyorsa bunun müsebbibi çıkarlarını ilkelerinin önüne koyanlardır. Şayet bugün Filistin’de işgal alabildiğine devam ediyorsa bunun sebebi mesele İsrail olunca hukuku rafa kaldıranlardır. Şayet bugün Arakan’da zulüm sürüyorsa, Afrika’da yoksulluk günden güne derinleşiyorsa, Libya ve Venezuela gibi petrol zengini ülkeler halen yoksullukla boğuşuyorsa bunun sebebi açgözlü sömürgecilerdir” dedi.
Türkiye’nin dünyanın en cömert ülkesi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bizler Türkiye olarak 2018 senesinde 8,5 milyar dolarla oran ve miktar bakamından insani yardımlarda zirveye yerleştik. Suriye ile birlikte Kırgızistan’dan Afganistan’a, Somali’den Filistin’e, Sudan’dan Yemen, Bosna, Libya’ya kadar gönül coğrafyamızın tamamına insanımızın yardım elini uzattık. Batılı kuruluşlar gibi kalkınma yardımı adı altında farklı hesapların içine girmedik. Türk milletine has yardım modeli ile kalıcı izler bıraktık. Tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi 4 kıta 7 iklimde Türkiye’nin iyilik sancağını göndere çekiyoruz. İçimizdeki kimi gafiller, kimi vicdansızlar anlamasa da biz imkanımızı mazlumlarla paylaşmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
“BİN HİKAYE ARASINDAN 7 HİKAYEYE İYİLİK ÖDÜLÜ”
İyilik için yaşamayı varoluş sebebi olarak gören Türkiye Diyanet Vakfı tarafından iyiliği yaymak, iyiye ve iyiliğe olan farkındalığı artırmak için her yıl kuruluş yıldönümü vesilesiyle, Türkiye’de ve dünya genelindeki iyilik öncülerine ödül veriliyor. Bu yıl beşincisi düzenlenen Uluslararası İyilik Ödülleri Programı kapsamında Türkiye’den ve dünyanın farklı bölgelerinden 7 iyilik öncüsü ödüle layık görüldü.
2019 Uluslararası İyilik Ödülleri için ulusal ve uluslararası alanda farklı dillerde, yaşanmış yaklaşık bin hikaye, oluşturulan komisyonlar tarafından titizlikle değerlendirildi.
Bu kapsamda, iyilik ödülüne layık görülen Huzeyfe Aydın; doğuştan görme engelli bir genç olan Huzeyfe, azmi ve çalışkanlığıyla herkesin takdirini kazandı. Emeklerinin karşılığını alarak hukuk fakültesine tam burslu olarak girmeyi başardı. Huzeyfe’nin yaptıkları bunlarla sınırlı değil. O, üniversiteye başlar başlamaz kolları sıvadı ve kendisi gibi görme engelli olan arkadaşları için 12. Sınıf Arapça ders kitabını Braille alfabesine çevirdi. Huzeyfe, şimdi bu kitabı kendisine ulaşan görme engelli arkadaşlarına ücretsiz dağıtıyor. Zilha Şeta; Saraybosnalı bir iyilik gönüllüsü. Yıllar öncesinden kurduğu aşeviyle ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtıyor. İlk zamanlar, ülkenin doğu bölgesinden kaçan mülteciler için hizmet veren aşevi, şimdilerde günde binden fazla kişiye kapısını açıyor. Ramazan ayında ise bu sayı beş binlere kadar çıkıyor. Zilha teyze ayrım yapmadan herkesin bu aşevinden yararlanmasını sağlamış, o sadece Boşnakların değil herkesin Zilha teyzesi.
Osman Gökrem; evsiz dostu imam olarak biliniyor. Sokakta yaşayanlara yoldaş olup onların dertleriyle hemhâl olan Osman Gökrem, evsiz insanların ötekileştirilmelerine gönlü razı gelmiyor. Onları düştüğü yerden kaldırmak için yardım elini uzatıyor ve yaralarını sarmaya çalışıyor. Osman Gökrem, İstanbul Beyoğlu’nda Selime Hatun Camii imam hatibi. O, ihtiyaç sahipleri için camisinin kapılarını ardına kadar açan bir yardımsever. Osman Hoca, evi olmayanların, parkları bahçeleri yurt edinenlerin rahatça kullanabilmeleri için caminin alt katına banyo yaptırır. Onlara gönüllü berberlik hizmeti vererek saçlarını ve sakallarını traş eder. Her cumartesi sabahı cami önünde çay, çorba, simit ikramında bulunur.
Ayşe Masluhi; Kudüs’ün Yahudi yerleşimi olan Megaribe Mahallesi’nde bir apartmanda yaşıyor. O, çevresini saran işgalci yerleşimcilere, evinin girişinde kurulan barikatlara, 7/24 izlenen kameralara rağmen hayatını gururla ve inançla devam ettiriyor. 25 metrekarelik evini Yahudi yerleşimcilerin ısrarlarına ve yüksek fiyatlar teklif etmelerine rağmen satmıyor. Direnişi ve asaletiyle bütün Müslümanlara örnek olan Ayşe Teyze, Karun’un hazinelerini de verseler evini asla Yahudi işgalcilere satmayacağını söylüyor ve Türkiye’deki Müslümanlardan tek bir şey istiyor: Filistin’i yalnız bırakmayın. Turgay Tanülkü; yaşadığı acılardan kendine bir yol çizip o yolu sevgi ve ümitle devam ettiren bir umut elçisi. Kendisi de genç yaşında cezaevinde yatan Turgay Tanülkü, ailesi cezaevlerinde bulunan çocuklarla 20 yılı aşkın zamandır adeta bir baba gibi ilgilendi. Onlara kol kanat gerip okuttu ve vatana, millete hayırlı bireyler olmasını sağladı. O, yirmiden fazla çocuğun manevi babası olarak çocukların ellerinden tutmaya devam etmekte ve ailesini gün geçtikçe genişletmekte.
Şengül Kazan; 40 yıldır Darülaceze gönüllüsü. Haftanın iki günü Darülacezeye gelip burada yaşayanların tırnak bakımını yapıyor. Yaşlıların banyosundan yemeklerine kadar birçok ihtiyaçlarıyla ilgileniyor. Kâh dertleriyle hüzünleniyor kâh sevinçlerine ortak oluyor. Şengül Kazan’ın, Darülaceze dönüşü yaşadığı huzuru anlatmaya kelimeler yetmiyor. Şengül Kazan, Darülacezedeki yaşlıların en çok sevgiye ihtiyacı olduğunu söylüyor ve gençlerden yaşlılarına sahip çıkmalarını istiyor. Frederic Omar Kanaute; Mali asıllı bir futbolcu. O, yaptığı hizmetlerle adını iyiler kervanına yazdırmayı başardı. 20’li yaşlarda İslamiyet’i seçen sporcu, Mali sokaklarında dolaşırken gördüğü fakir çocuklardan etkilendi ve onlar için bir vakıf açtı. Bu vakıf sayesinde Mali’de yüzlerce çocuk için köy kurdu ve onların umudu oldu. Ayrıca İspanya’da bir caminin yıkılmasını engelledi. Hatta caminin bulunduğu yeri satın alarak Müslümanlara devretti.
2019 ULUSLARARASI İYİLİK ÖDÜLLERİ VEFA ÖDÜLÜ MAHMUT CELALETTİN ÖKTEN’E
2019 Uluslararası İyilik Ödülleri kapsamında Vefa Ödülü’ne layık görülen Mahmut Celalettin Ökten, şu şekilde anlatıldı:
“Bir hayali vardı Celal Hoca’nın, münevver gençler yetiştirmek. İnsanlığın hayrı için çalışan, ayrım gözetmeksizin herkese iyilik yapan, imanlı ve kararlı gençler. Sarsılmaz bir azimle bir ömür boyunca bu hayalin ve idealin peşinden koştu. Gençliğin ‘gelecek’ olduğuna inanan yüreği güzel bir avuç insan, 1951 yılında İstanbul’da bir çınar dikti. Bir neslin umutlarını yeşerten bu çınarın adı imam hatipti. Okulun kurucu müdürü olan Celal Hoca, mütevazı, merhametli ve fedakâr kişiliğiyle ‘İmam Hatip Neslinin Öncüsü’ olarak tarihimize geçti. O yıllarda küçük bir fidan olan imam hatip çınarı, gün geçtikçe kök saldı Anadolu’nun dört bir yanına ve dalga dalga iyilik yaymaya başladı bu topraklarda. İmam hatip okullarında inanan ve iyi işler yapan, insanlığı iyiliğe davet edip kötülükten sakındıran nesiller yetişti. Yeryüzünün en büyük iyilik hareketlerinden biri olan Türkiye Diyanet Vakfının kuruluşunda da imam hatip mayası vardı. Diyanet İşleri Başkanlığında gönlünü din hizmetine bağlamış nice imam, vaiz ve Kur’an kursu öğreticimiz, gözbebeğimiz olan imam hatip liselerinden mezun olarak bu şerefli vazifeleri üstlendi. Yöneticiler yetişti, öğretmenler, akademisyenler, doktorlar, hukukçular, iktisatçılar ve onlarca meslek erbabı bu ulu çınarın gölgesinde boy verip iyiliğe hizmet etti. Mahmut Celalettin Ökten Hoca, 1961 yılında fani hayata gözlerini kapadığında biliyordu ki imam hatip okulları sayesinde iyilik kapısı hiç kapanmayacaktı.”
2019 Uluslararası İyilik Ödüllerine layık görülenlere ödüllerini verilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vefa Ödülüne layık görülen Mahmut Celalettin Ökten’in ödülünü ise oğlu Saadettin Ökten’e verdi.
(Derya Yetim /İHA)
Kaynak: İHA