Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Ben batıya sesleniyorum, siz değil misiniz Ruanda’da yüzbinlerce insanı katleden, siz değil misiniz milyonlarca Cezayirliyi katleden, siz değil misiniz Afrika’nın her ülkesine sadece elmas, altın var diye giren ve oradaki insanları katleden? Siz katilsiniz, katil” dedi.
AK Parti Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’da yaşanan İslam ve Türk düşmanlığına dikkat çekerek, adeta Haçlı seferlerinin yeniden başlatılmak istendiğini söyledi. Avrupa’da Fransa’nın başını çektiği İslam ve Türk düşmanlığı ile Charlie Hebdo karikatürlerine ilişkin konuşan ve aynı zihniyetin Türkiye’de de olduğunu belirten Erdoğan, “Böyle bir zamanda yekvücut olmak gerekirken hala bunlar buralardan oy devşireceklerini zannediyor. Bu pazarda size yer yok. İslam ve Türkiye düşmanlarının özgürlük adına girdikleri kin ve nefret bataklığında boğulup gideceklerine inanıyorum. Bunlar Avrupa’nın yeniden barbarlık dönemine geri gidişinin işaretleridir. Fransa ve genel olarak Avrupa, Macron’un ve onunla aynı zihniyeti taşıyanların bu kısır, provakatif, çirkin, nefret tohumları saçan politikalarını hak etmiyor. Sağduyulu Avrupalıların kendileri ve çocukları adına aydınlık bir gelecek için bu tehlikeli gidişe karşı inisiyatif geliştirmeye davet ediyoruz. Müslüman ve Türk düşmanlarını iç politikalarındaki başarısızlıklarını örtmenin kılıfı olarak kullanmaya çalışanlardan o kirli ellerini mukaddes değerlerimizden çekmelerini istiyoruz. Peygamber Efendimize hakareti savunarak, kararmış kalplerini cesaretlendirmeye çalışanlara cevabı 1442 yıl önce Medine halkının verdiği şekli ile tekrarlayalım, ‘ay doğdu üzerimize, veda tepesinden, şükür gerekti bizlere, Allah’a davetinden, ey bize gönderilen elçi, yüce bir davetle geldin, geldin Medine’ye şeref verdin, merhaba ey Sevgili.’ Mekke’ye, Medine’ye, Asya’ya, Afrika’ya, Avrupa’ya, tüm dünyaya, tüm alemlere, tüm zamanlara şeref veren Peygamber Efendimize yapılan saldırılara samimiyetle karşı durmak bizim şeref meselemizdir. Biz son nefesimizi verdiğimiz gün değil, asıl bu saldırılar karşısında sessiz kaldığımız, tepkisiz kaldığımız, mukabelede bulunmadığımız gün öldük demektir. Biz özgürlüğünün sembolleri olarak gördüğümüz ezanı ve bayrağı için gerektiğinde canını veren bir milletiz. Biz bunların karşısında mı boynumuzu büküp, susup duracağız, bunların karşısında mı onurumuzdan vaz geçeceğiz, bunların karşısında mı yönümüzü başka tarafa çevireceğiz? Birileri böyle yapabilir ama Türk milleti inancına ve değerlerine yönelik hiçbir saldırı karşısında böyle cibilliyetsiz bir tavır asla takınamaz. Üstelik biz kendi dinimizle birlikte diğer dinlerin kutsallarına da saygı duyan bir milletiz. Asırlardır bu topraklarda cami, kilise, sinagog hizmet vermiştir. Hatta ecdadımızın koruması altına alınmıştır, devletin koruması altına alınmıştır. İstanbul’dan Hatay’a bunun sayısız örneği hala vardır. Ben batıya sesleniyorum, siz değil misiniz Ruanda’da yüzbinlerce insanı katleden, siz değil misiniz milyonlarca Cezayirliyi katleden, siz değil misiniz Afrika’nın her ülkesine sadece elmas, altın var diye giren ve oradaki insanları katleden? Siz katilsiniz, katil. Bugün hala aynı şeylerin arayışı içindesiniz. Lübnan’a gidiyorsun, ne işin var senin Lübnan’da. Lübnan’da bir felaket yaşanıyor, güya istikamet vermeye gidiyor oraya. Ne oldu, aradığını buldun mu orada? Bulamadın. Niye? Kovdular seni kovdular. Tanındıkça bunlar her yerden kovulacak. Adeta bunlar Haçlı Seferlerini yeniden başlatmak istiyorlar. Haçlı Seferlerinden itibaren ne zaman ki Avrupa üzerinden gelen fitne ve kin tohumları bu topraklara düşmeye başlamıştır, işte o vakit huzur bulmuştur. Bin yıl birlikte yaşadığımız insanlarla bir anda düşman kesilmemiz için hiçbir sebep yoktur. Biz sadece dışarıdan ve içeriden maruz kaldığımız saldırılara karşı kendimizi savunduk. Tehcir ve mübadele gibi hadiseler batılı güçlerin topraklarımızda sahneledikleri oyunların acı sonuçlarıdır. Buna rağmen ülkemizde vatandaşımız veya misafirlerimiz olarak bulunan diğer dinlerin mensupları eşsiz bir hoşgörü ve saygı iklimi içinde hayatlarını sürdürüyorlar. Türkiye genelinde ibadete açık, burası çok önemli, milletime de sesleniyorum, topraklarımız içinde, bu vatanda 435 kilise, sinagog ve havra bulunuyor. Bunlar devletimizin yedieminindedir, güvencesi altındadır. Kimsenin inancına, ibadetine, kutsalına müdahale etmedik, etmiyoruz ve etmeyiz. Hatta son 18 yılda, vakıf mallarının iadesinden kilise ve diğer ibadethanelerin restorasyonuna kadar farklı inançlara mensup vatandaşlarımızın dini özgürlüklerini genişletmek için pek çok adım attık. Bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak Hristiyan ve Musevi vatandaşlarımızın sıkıntısını, derdini daima kendi sorunumuz olarak gördük. Ülkemizdeki hoşgörü anlayışı Avrupa’daki gibi faşist suratların yüzlerine maske yaptıkları türden bir riyakarlık değil, inancımızın köklerinden ve kalbimizin derinliklerinden gelen samimi bir hissiyattır. İşte Almanya’da Mevlana Camii’ne sabah namazında 100-150 kader Alman polisinin girmesini başa Şansölye Merkel izah edemez. Sadece görüşmek, konuşmak, bunlar çıkar yol değil. Bugün milyonlarca insanın yaşadığı Almanya’da, eğer oradaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın inancına. Kimliğine gerekli değeri vermiyorsanız kusura bakmayın. O insanların ciddi bir kısmı senin vatandaşın. Onların inanç hürriyetine, eğittim öğretim özgürlüğüne, yaşam hürriyetine değer vermen lazım. Ama yok böyle bir şey, İstiklalimize ve istikbalimize, değerlerimize saygı duyulması şartıyla biz hiç kimseye inancından, kökeninden, renginden, mezhebinden, meşrebinden ötürü husumet beslemeyiz” diye konuştu.
“AZERİ TÜRKÜ KARDEŞLERİM DE KENDİLERİNİ SAVUNMA NOKTASINA GELDİ”
Ermenistan’ın Azerbaycan’ın topraklarını işgal etmesinin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen Amerika, Rusya ve Fransa’dan oluşan Minsk Üçlüsü’nün hiçbir şey yapmadığını belirten Erdoğan, “Tabii ki Azerbaycan da Azeri Türkü kardeşlerimin hakkını korumak durumunda. Onun için de Ermeniler saldırdı, Azeri Türkü kardeşlerim de kendilerini savunma noktasına geldi. Liderlerle görüşmelerimiz var, en son dün akşam Sayın Putin ile görüşmemizde süreci etraflıca ele aldık. ’Artık bu işe Kafkaslar’da bir son verelim. İstersen bu işi birlikte çözeriz. Siz Paşinyan ile bu görüşmeleri yapın, ben İlham kardeşimle bu görüşmelerimi yapayım, tatlı bir yere bağlayalım. Heyetinizi gönderin, heyetlerimizle görüşme yapsın. Ama bir şeye karar vermemiz lazım. Bu işi çözecek miyiz, çözmeyecek miyiz? Atacaksak bu adımı atalım. Burada bu işi bitirmek durumundayız. Biz samimiyiz. Ben sizin de samimi olduğunuza inanıyorum, bu atımı atalım.’ Güzel bir görüşme oldu, temennim odur ki inşallah bunu neticelendiririz. Kırmızı çizgilerimizi de söylüyoruz. Kırmızı çizgilerimiz aşıldığında da kimse kusura bakmasın babamızın oğlu olsa gözümüz görmez” şeklinde konuştu.
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin - Abdullah Sarica /İHA)
Kaynak: İHA