CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "İyi niyetle, Türkiye’yi sevdiğimiz için, insanımızı sevdiğimiz için, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili daha güçlü bir profili ortaya çıkarmak için 13 maddeyi paylaştık" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısı öncesi gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, "Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 96’ncı yılını kutlayacağız. Onurla ve gururla kutlayacağız. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da başlattıkları kutsal yürüyüşün 30 Ağustos 1922’de zaferle taçlandırılmasıdır bu bayram. Dolayısıyla bu bayramı hepimiz önemsiyoruz" ifadelerini kullandı.
"30 Ağustos Zafer Bayramı sadece Türkiye’nin Zafer bayramı olarak algılanmasın" diyen Kılıçdaroğlu, "Bütün mazlum ülkelerin zafer bayramıdır aslında bu. Egemen güçlere karşı, emperyalist güçlere karşı, Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyen tüm güçlere karşı verilen bir mücadeledir. Bu zaferin sonucunda bağımsızlığımızı kazandık, bu zaferin sonunda özgürlüğümüzü kazandık, bu zaferin sonunda cumhuriyetimiz ilan ettik ve hakimiyeti saraydan alıp millete verdik. Bu büyük zaferin sonucudur ki egemenlik milletindir ilkesi bu zaferin sonucunda doğmuştur. Bu zaferin sonucunda egemenlik milletindir cümlesi anayasanın birinci maddesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak kabulü olarak ortaya çıkmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının zaferden sonra Cumhuriyeti kurduktan sonra neler yaptığını ve bugün nerelere geldiğimizi bir şekliyle masaya yatırmamız lazım" diye konuştu.
"BU ZAFERİ BİZE KAZANDIRAN MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARINI MİNNETLE ANIYORUZ"
Kılıçdaroğlu, "Atatürkçülük iki temel ana ögeye dayanır; siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık. Siyasi bağımsızlığı gayet güzel ifade etmiştir. Bir de iktisadi bağımsızlık var. Onu da Mustafa Kemal Atatürk şöyle ifade etmiştir; siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa elde edilen zaferler sürüp gidemez. Ekonomik bağımsızlığınız sağlarsanız siyasi bağımsızlığınızı güvence altına alırsınız. Bunu bildiği içindir ki Atatürk, Osmanlı’nın kendi gözleri önünde batışını gördüğü içindir ki asla borçlanmadı. Tam tersine Osmanlı’nın borçlarını son kuruşuna kadar ödedi. İsrafa karşı çıktı, her kuruşun hesabını millete verdi. Öldüğünde bütün mal varlığını millete armağan etti. Memleketi demir ağlarla ördü. Bir metre bile milli demir yolu yoktu. Millet mekteplerini açtı, kapitülasyonları kaldırdı, duyunu umumiyi reddetti, şeker fabrikalarını, uçak fabrikalarını, Sümer Bankları, Etibankları kurdu. Hiç kimseye el ve avuç açmadı. Kapalı kapılar ardında bir politika yürütmedi. Bu zaferi bize kazandıran Mustafa Kemal ve arkadaşlarını minnetle anıyoruz."
Türkiye’nin ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gelelim 96 yıl sonrasına yani bugüne. O onurlu ve gururlu kimseye ödün vermeyen, kimsenin önünde eğilmeyen, ekonomik bağımsızlığını sağlayan, kimseden borç dilenmeyen, IMF’nin kapılarına gitmeyen, Londra’ya gidip acaba tefecileri ikna edebilir miyim diye bir arayışa girmeyen Mustafa Kemal’in Türkiyesi’nden bugün Erdoğan’ın Türkiyesi’ne gelelim. Tam bir borç batağı içerisindeyiz. Sadece borçları ödemek için borçlanmıyoruz, aldığımız borçların faizini de ödemek için borçlanıyoruz. Hepimizin bu gerçekleri çok iyi bilmesi ve halka çok iyi anlatması lazım. Bu sorunları biliyoruz. Defalarca uyardık. Sadece ben değil. Sadece CHP uyardı dersek haksızlık etmiş oluruz. Bu ülkenin aydınları, bu ülkenin sivil toplum örgütleri, işçileri, çiftçileri, emekçileri herkes uyardı. Yanlış yoldasınız. Bu yolda devam ederseniz Türkiye’yi bataklığa sürüklersiniz dedik ama onların öncüsü bizdik. Her ortamda biz mücadelemizi yaptık ve her ortamda bütün yanlışları onların önüne koyduk ama onlar dediler ki siz bunları bilmiyorsunuz. Türkiye’yi biz yönetiyoruz dediler. Gücümüzü halktan alıyoruz, istediğimiz gibi yönetiriz dediler ve halka söz verdikleri şekilde değil, diledikleri şekilde yönettiler ve Türkiye bugün ciddi bir açmazla karşı karşıya. Onlara şunu söyledik; Türkiye ciddi bir sorunla karşı karşıya, ciddi bir ekonomik kriz var. İlk yapacağınız iş sorunu yaşayanlarla bir araya gelmek. İşçisiyle, çiftçisiyle, emeklisiyle, sanayicisiyle bir araya gelin dinleyin. Nasıl bir araya geleceksiniz? Ekonomik ve sosyal konseyi toplayarak. Anayasanın 166. maddisinde yer alıyor. Niçin? Sorunu yaşayan belki daha güzel bir çözüm getirecektir. Ülkeyi yönetenler de belki buradan bir ders çıkaracaklardır. Ama yapmadılar. 3 ayda bir toplanması gereken ekonomik ve sosyal konsey en son 5 Şubat 2009’da toplanmış. Bir anayasal kurumu bilinçli olarak toplamıyorsunuz. Çünkü gerçekleri dinlemekten rahatsızsınız."
"TÜRKİYE’NİN GELECEĞİYLE İLGİLİ DAHA GÜÇLÜ BİR PROFİLİ ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN 13 MADDEYİ PAYLAŞTIK"
İstanbul’da 11 Ağustos’ta 13 maddeyi kamuoyu ile paylaştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiye’nin içinde bulunduğu bu şartların tamamını dikkate alarak sorumluluk içinde Türkiye bu badireyi nasıl atlatır diye oturduk 13 maddelik bir açılama yaptık. İstanbul’da 11 Ağustos’ta 13 maddeyi kamuoyu ile paylaştık. İyi niyetle, Türkiye’yi sevdiğimiz için, insanımızı sevdiğimiz için, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili daha güçlü bir profili ortaya çıkarmak için bunları seslendirdik. Madde 1 olarak dedik ki, liyakat sistemimi yeniden oluşturun. Diyelim ki dünyanın bir yerinde bir olay oldu. Bunun Türkiye’deki yansımalarını en iyi değerlendiren devletteki liyakat ve kadrolardır. Şimdi bunu yapan kurum yok. Devlette liyakat devletin güçlü olması denektir. Liyakat biterse devlette çürüme başlar. Bugün gelinen nokta da çürüyen bir devletir. Bir hanedanlık yapısı işinde çürüyen bir devlettir. İnsanların can ve mal güvenliğini sağlamak zorundasınız. Bu hukukun üstünlüğüyle sağlanır ama bu yapılmadı. Hukuk kavramı Türkiye’de artık unutulmuş. Bir kişinin kararları Türkiye Cumhuriyeti devletinin hukuku olarak algılanıyor. Üstünlerin hukuku, hukukun üstünlüğü yok. Bir kişi ne diyorsa bütün yargı ona uyuyor. Vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Güçler ayrılığı varsa demokrasi vardır yoksa orada dikta yönetimi vardır. Eğer devleti demokratikleştirmezseniz organize suç örgütü haline süratle dönüşebilir. Cumartesi annelerine yapılanlara bakın. 700’üncü kez toplanacaklar. Orantısız güç kullanıyorsunuz. Ben orantısız güç kullanan polislere bir şey demiyorum, ona o talimatları verenlere söylüyorum. Hangi gerekçeyle bir anneyi yerlerde sürüklersiniz? Ve bu annenin suçu ne? Bir suçu var; oğlunun mezarı nerede sorusunu sormak. Siz devletin gücünü masum insanlara kullanıyorsunuz. Üçüncü madde olarak, Merkez Bankası’nın bağımsız olması lazım. Bugün dünyada hiçbir finans çevresi Türkiye’de Merkez Bankası’nın bağımsız olduğuna inanmıyor. Haklı. Niçin? Yargıya talimat verip karar aldıran bir kişi Merkez Bankası’na mı talimat verip karar aldırmayacak? Dolayısıyla Merkez Bankası’nın saygınlığı ve itibarı da dünyada yoktur. Bunun kazandırılması lazım. Dördüncü maddeyle akılcı ve sıcak para politikası izleyin dedik. Sıcak para niye geliyor Türkiye’ye? Vurgun yapmak üzere. Geliyor faizi bir yükseltiyor bir düşürüyor, vurgun olup parayı dışarıya götürüyor. Kimin parası? Fakir fukaranın parası. Akılcı bir politikayla bu işi yeniden elen aşın dedik. Ama hayır biz bildiğimizi okuruz diyorlar. Beşinci maddede dedik ki doları esas alarak yaptığınız bütün ihaleleri Türk lirasına çevirin. Niçin doları TL’ye çevirmiyorsunuz? Sanki ülkede TL kullanılmıyor. Şimdi karar almışlar. AVM’lerde dolarla kira yapılmayacakmış. Gücün yetmiyorsa sen bu ülkeyi yönetemezsin" diye konuştu.
"AZ KAZANANDAN AZ VERGİ ALACAKSIN, ÇOK KAZANANDAN ÇOK VERGİ ALACAKSIN"
"Altıncı madde olarak kamu ihale yasasını değiştirin dedik" diyen Kılıçdaroğlu, "16 yılda 186 kez kamu ihale yasasını değiştirdiler. Adama göre ihale, yandaşa göre ihale, mevzuat. Oysa yasaların 80 milyonu ilgilendirmesi lazım. 7. madde olarak dedik ki vergilerin nereye harcandığının hesabının verilmesi lazım. Sayıştayın elini kolunu bağlamışlar. Sayıştay denetim yapamıyor. Vergilerin hesabı sorulamıyor. Sekizinci madde olarak dedik ki bütçede disiplin sağlayın. Fon uygulamalarından vazgeçin. Tarihten ders almamış gibi yeni fonlar kurdular, denetimsiz. Dokuzuncu madde olarak bu dış politikayla Türkiye’yi siz huzura çıkaramazsınız. Suriye’de sıkışacağız. Suriye’nin birliğini ve beraberliğini istiyorsanız Esat’la ilişkiye geçmek zorundasınız belli politikalar çerçevesinde. Dış politikada düşmanlık olmaz, kin olmaz. Dış politika farklı bir alandır. Onuncu madde olarak çocuklarımızın geleceğini ipotek altına alan kontrolsüz borçlanmadan vazgeçin dedik. Faiz ödemek için borçlanılır mı? 16 yılda Türkiye’yi tefecilere teslim ettiler. Borç alan emir alırmış. Zaten aldığın emirlerin hepsini gayet iyi biliyoruz. 11. madde olarak dedik adaletsiz vergi politikalarından vazgeçin. Dünyada bilinen bir gerçek var. Az kazanandan az vergi alacaksın, çok kazanandan çok vergi alacaksın. Biz ne yapıyoruz? Az kazanandan çok vergi çok kazanandan az vergi alıyoruz. Tam tersini yapıyoruz. Bu adalet mi? Haram paradan, yasa dışı paradan medet uman bir siyasal iktidar Türkiye’nin çıkarlarını sağlayabilir mi? Bütün dünyaya bizi rezil ediyorlar. 12. maddede dedik ki tüketimi değil üreteni destekleyin. Üretimi planlamayı ele alın dedik. Niçin? Herkes üretecek ama kimse zarar etmeyecek. Bunu sağlamanın yolu planlamadır. Bunlar planlamayı da kaldırdılar. 13. maddede dedik ki israftan vazgeçin dedik. İsraf ahlakın, adaletin düşmanıdır. İsraf gelir dağılımını bozar, haksızlıklara yol açar. Osmanlı’nın Lale Devrini yaşıyoruz. Ekonomisi bizden daha iyi olan bir ülkenin bakanı normal uçakla seyahat ederken bizimki özel uçakla gidiyor. 13 maddeyi açıkladım 11 Ağustos’ta. Bekledim ki şu olsun alır birini değerlendirir. Bütün eleştirilere saygı duyarız. Ama sarayda oturan zat dedi ki Kılıçdaroğlu döviz baronlarıyla hareket ediyor. Benim bir liralık döviz baronlarıyla ilişkimi ispat et siyaseti bırakacağım. ama ben senin döviz baronlarıyla ilişkini her ortamda açıklıyorum ama sende tık yok. Ekonominin geldiği bu durumu hepimiz biliyoruz. Seçimlerin erkene alınmasının nedeni de buydu. Seçimlerden sonra patlak verdi. Amerika’lı bir papaz varmış da o nedenle kriz çıkmış. Kriz zaten vardı. Trump ister sen de vermezsin bu kadar. Trump Meksika sınırına duvar çekti, kriz mi çıktı? Bizde niye çıktı? Bizde kriz zaten vardı. Fransa’da kriz çıkmıyor Meksika’da kriz çıkmıyor. Niye sende çıkıyor. Borcun faizini ödemek için borç alıyorsan ve bunu bürün dünya biliyorsa sen istediğin kadar edebiyat yap. Bunlar yarayı tedavi etmez, tam aksine yarayı derinleştirir" değerlendirmelerinde bulundu.
"9 SORU SORUYORUM"
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sormak üzere 9 soru hazırladığını belirterek, "Erdoğan’a dokuz soru soruyorum. Soru 1; tarımı bitir, çiftçiyi borç batağına sürükle, samandan mercimeğe, canlı hayvandan ete kadar tarım ürünlerini ithal et diyen dış güçler miydi? Soru 2; yandaşlarına Türkiye’nin en büyük ihalelerini dolar endeksli ver, ver ki dolar yükseldikçe daha fala kazansınlar diyen dış güçler miydi? Soru 3; hadi ihaleyi dolarla verdin, yandaşlarına dolarla gelir garantisi de ver diyen dış güçler miydi? Soru 4; hadi dolarla yandaşlarına gelir garantisi de verdin, yandaşlarının sözleşme değeri 123 milyar dolar olan projelerinin dış borçlarına devleti kefil et diyen dış güçler miydi? Soru 5; döviz geliri olmayan şirketlere döviz cinsinden borçlanmalarına izin ver diyen dış güçler miydi? Soru 6; geçmişteki yöneten ve saygınlığı olan Mustafa Kemal’in Türkiye’sini Londra’daki bir avuç tefeciye teslim eden dış güçler miydi? Soru 7; Merkez Bankası’na müdahale et, bağımsız kurumların bağımsızlıklarını sonlandır, her şeyi sen belirle diyen dış güçler miydi? Soru 8, haklı olarak borç alan emir alır diyordun. Memleketi bu hale getirmek için bugüne kadar emir aldığın dış güçleri açıklayacak mısın? Ve son soru; geldiğimiz noktada artık Londra’daki tefeciler faizi yetersiz buldular ve sana güvenmedikleri için borç vermiyorlar. Şimdi borç almak için Katar’ın kapısını çalmaya ve yalvarmaya başladın. Yeni emirleri Katar’dan mı alacaksın?" dedi.
(Seda Kahramantürk - Fatih Erdoğan/İHA)
Kaynak: İHA