AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye’nin milli çıkarlarının korunması gereken durumlarda duyarlı, bilgili, daha sağlıklı bir politika üretilmesi gerekir ana muhalefet partisi tarafından. Türkiye düşmanı birisine ılımlı ve seküler diyerek destek veriyorlar. Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarlarının korunması için imza atan ulusal mutabakat hükümetine cihatçı diyor ama Türk gemilerini vurmaktan bahseden Hafter’e ılımlı ve seküler diyorlar. Bu açıkça özür dilenmesi gereken bir şey” dedi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Genel Merkezinde gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye ile Libya arasındaki mutabakata değinen Çelik, bu anlaşma ile Türkiye’nin kendisine Akdeniz’de örülmeye çalışılan duvarı yok ettiğini söyledi. Türkiye ve KKTC’nin egemenlik haklarının sonuna kadar korunacağını belirten Çelik, anlaşmanın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından meşru kabul edilen ulusal mutabakat hükümeti ile gerçekleştirildiğine dikkat çekti. Çelik, konuya ilişkin ana muhalefet partisinden gelen eleştirilere karşılık ise şunları söyledi:
“Türkiye’nin anlaşma imzaladığı ulusal mutabakat hükümetini, CHP grup başkanvekili cihatçı bir grup olarak nitelendiriyor. Onun karşısında Hafter’i ise ılımlı ve seküler bir yapı olarak ifade ediyor. Türkiye’nin Hafter’i desteklemesi gerektiğini, ulusal mutabakat hükümeti ile iş tutmaması gerektiğini söylüyor. Anlaşma imzaladığımız kesim BM tarafından meşru kabul edilen kesimdir. Hafter’in ılımlılığı nasıl bir ılımlılıktır. Hafter, Türkiye’yi sık sık tehdit ediyor. Türk gemilerini vurmaktan bahsediyor. Türk rüyasını yok etmekten bahsediyor. Buna seküler ve ılımlı diyorlar. Bunların siyaseti genetiği ile oynanmış bir siyaset.”
Libya’ya asker gönderme hususuna değinen Çelik, “Milli çıkarlarımızın korunması için Akdeniz başta olmak üzere herhangi bir yerde açık ve aleni bir şekilde Türkiye’ye karşı bir organizasyon kurulmak isteniyorsa diplomasi ise diplomasi, diplomasinin devamı olarak sert güç unsurlarını kullanmak gerekiyorsa Türkiye Cumhuriyeti sert güç unsurlarını kullanır. Bu Türkiye’nin ulusal çıkarlarının korunması için gerekliliktir. Türkiye’nin milli çıkarlarının korunması gereken durumlarda duyarlı, bilgili, daha sağlıklı bir politika üretilmesi gerekir ana muhalefet partisi tarafından. Türkiye düşmanı birisine ılımlı ve seküler diyerek destek veriyorlar. Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarlarının korunması için imza atan ulusal mutabakat hükümetine cihatçı diyor ama Türk gemilerini vurmaktan bahseden Hafter’e ılımlı ve seküler diyorlar. Bu açıkça özür dilenmesi gereken bir şey. CHP’ye dönük her zaman eleştirilerimiz vardı ama CHP geçmişteki genel başkanları zamanında hiçbir zaman bu şekilde bu kadar gayrı millî bir duruş sergilememişti” açıklamasında bulundu.
Ömer Çelik, ABD yaptırımlarına ilişkin de şu ifadeleri kullandı:
“Burada sağduyudan yoksun bir yaklaşım var. Burada Amerikan yönetiminin ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek bir noktaya gitmemesi için kongre kaynaklı bu adımlar karşısında tedbir alması gerekiyor. Son derece güçlü ilişkilere sahip müttefiklik ilişkilerimiz giderek bu kararlarla kırılgan hale geliyor. Müttefiklerimize daha rasyonel politikalar üretmeleri konusunda bir çağrı yapıyoruz. Türkiye’ye karşı bir yaptırım dili kullanılacaksa egemen ve güçlü bir devlet olarak Türkiye bunlara mütekabiliyet esasına göre gereken cevabı verecektir. Yaptırım hasım devletlere karşı kullanılır. Müttefikler birbirine karşı yaptırım dilini kullanmaya başlıyorsa o zaman müttefiklik ilişkisinin doğasına dönük olarak çok temel bir zarar veriyorlardır. Bu yönün değişmesi, iş birliği dilini tehdit dilini almasının, önümüzdeki dönümde Türkiye’ye vereceği bir zarar yok ama bütün bu beraber çalışılacak ortak alanlarda büyük bir zaaf oluşturacaktır.”
Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi Arabistan’ın kararının tatmin edici bir karar olmadığını belirten Çelik, “Kaygılarımızı haklı çıkaran bir karar oldu. En kritik pozisyonda olan isimlerin serbest kalması, onlara emir verenlere hiç değinilmemesi, yerel işbirlikçi konusunun kararda gündeme gelmemesi son derece önemli. BM tarafından hazırlanan raporu son derece önemsiyoruz. BM raporundaki ifadeleri karşılayan bir karar olmasını beklerdik, şeffaf yürütülmemiş, kapalı yürütülmüş bir karar. Kaşıkçı cinayetinin faillerini serbest bırakmaktan çok bunun üstünü örtmeye çalışan bir karar olarak gündeme gelmiştir. Bir kere daha şeffaflık çağrısı yapıyoruz. İstanbul’da hem uluslararası kurumların gözetiminde yüksek yargı standartlarında bir mahkeme yapılması gerektiğini ifade ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Libya’da ne işimiz var?" diyen CHP heyetine "Gazi Mustafa Kemal’in Libya’da ne işi vardı?" karşılığını vermesi üzerine CHP’den gelen eleştirilerin sorulması üzerine Çelik, “Bu kadar düz okuma siyasetin kaldıracağı bir şey değil. Buralarda bizim siyasi bir emelimiz yok, buradaki devletlerin egemenlik haklarına saygı duyuyoruz. Sanki buralar bizim bize çok uzak, sanki Mars’taki bir takım kolonilerden bahseder gibi bahsediyorlar. Orada bir denklem kurulmaya çalışılıyor. BM’nin meşru kabul ettiği ulusal mutabakat hükümetini bertaraf etmeye çalışan ve bir takım illegal ve legal güçlerden asimetrik destek alarak Türkiye’nin gemilerini vurmaktan, Türkiye’yi hedef göstermekten bahseden bir yapı var. Tabii ki orada olacağız. Milli çıkarlarımızı koruma meselemiz Akdeniz’den geçmiyor mu, Balkanlar’daki, Karadeniz’deki varlığımızdan geçmiyor mu? Sadece sınırlarına kapanarak kendi güvenliğini korumaya çalışan bir devlet mantığı olabilir mi? Biz Akdeniz’deki bu tabloyu BM’nin meşru kabul ettiği ulusal mutabakat hükümeti ile bozduk, ulusal mutabakat hükümetine de diplomasi ise diplomasi, yaptıkları askeri çağrı ise askeri çağrı her şekilde buna destek vereceğiz” diye konuştu.
CHP’nin Kanal İstanbul projesine yönelik eleştirilerini değerlendiren Çelik, “Ödeme yapmayacağız türü bir şey nasıl bir devlet adamlığından yoksun olunduğunun bir işareti. Hükümet yetkisini milletten alıyor. Milletten aldığı yetki ile bu icraatları gerçekleştiriyor. Bunlar gerçekleştiği zaman birisinin çıkıp bunlarla kalkıp kavga etmesi, senin böyle bir hakkın yoktur bende bu şirketlere para ödemem demesi milli irade ile kavga etmektir. Montrö ile çelişir bir tarafı yoktur. Montrö ile ortaya koyulmuş olan boğazlardan geçiş serbestisi aynen korunacaktır. Askeri gemilerin boğazdan geçişi sağlanacaktır. Kanal İstanbul ticari gemiler için alternatif bir su yolu olarak son derece önemli bir alan oluşturacaktır. Zaman içerisinde Kanal İstanbul’un siyasi ve ekonomik getirilerini daha çok paylaşacağız ama herhangi bir şekilde Montrö Anlaşması ile çelişen bir tarafının olduğunu söylemek mümkün değil” dedi.
Mansur Yavaş ve Sinan Aygün arasında devam eden rüşvet tartışmasına yönelik soru üzerine Çelik, şunları kaydetti:
“Bu olayın bizi ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Sadece basından izliyoruz. Bu konuda kapsamlı, ayrıntılı açıklama yapması gereken CHP yönetimidir. Gördüğüm kadarıyla konu kapandı gibi bir açıklama yapmışlar. Bu tabii kimseyi tatmin etmez. Biz kim kime ne demiş, kim haklı kim haksız bunu bilebilecek bir durumda değiliz. CHP ile ilgili bir gündemdir. O konuda CHP yönetiminin kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapması gerekir.”
(İHA)
Kaynak: İHA