Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin Ramazan ayı sebebiyle dijital platformlarda icra ettiği konferanslarına bu hafta hikaye ve deneme yazarı Rasim Özdenören, “Türk Edebiyatında İdeoloji” konusunu anlattı. Yazarın Ankara’daki evinden yayınlanan programı Romancı Manolya Gürocak yönetti. Bir süredir hastanede tedavi gören Özdenören, sağlık problemleri sebebiyle konferansın ilk dakikalarında izleyicileri selamlayıp kısa bir konuşma yaparak izin istedi.
İdeoloji Olmadan Kendimizi İzah Etmemiz Zorlaştı
“Bu programda ben konuşacaktım ama beklenmedik bir durumla karşılaştım, sağlık durumum elvermedi. Belli bir süre hastanede kaldım, istirahat tavsiye edildi. Bu sebeple kısaca konuşacağım” diyerek söze başlayan Özdenören İdeoloji konusunda şunları söyledi:
“İdeolojinin kendisi alabildiğine geniş bir konudur. Çok yeni olmakla beraber; son yüz-yüz elli yılın ortaya çıkardığı bir kavramdır. Daha öncesinde ne fikir dünyamızda ne edebiyat dünyamızda böyle bir kavram yoktu. Fikir vardı, fikriyat vardı ama ideoloji kelimesi son yüz elli yılın fikir ve edebiyat dünyasına bir armağanı, hediyesi oldu. Yeni bir kavram ama bütün fikir dünyasını etkiledi ve bizi ister istemez kendi mecrasına doğru sürüklüyor. Onsuz kendimizi izah etmemiz bir hayli zorlaşmış vaziyette gibi görünüyor.”
Yazar Yazmadıklarından Çağına Borçlanır mı?
Programın devamında yazar Manolya Gürocak Özdenören’in eserlerinde ideolojiye dair yaptığı tespitlerden örnekler verdi. “Rasim beyin hayatı Türk edebiyatında ideoloji konuşmasını yapmak için ideal bir örnek “diyen Gürocak “Çünkü o bu konuyu hem yazmış hem eleştirmiş hem de kendi hayatında izleyebileceğimiz bir noktaya getirmiş “dedi.
Özdenören’in Ruhun Malzemeleri adlı kitabında bu konuya, dünya edebiyatından bir takım örnekleri ele alarak aldığını anlatan Gürocak “Bu örneklerden ilki Fransız devrimimin sürecinde yaşananlar ya da Fransa’nın o günün koşullarında çağın getirdiği olaylar esnasında sanatçıların neler yaptığına bakarak başlıyor. Rasim Bey Sartre’dan bir alıntı yapıyor. ‘Sartre’ın günün koşulları, olayları ve gündemiyle ilgi yazdıklarını eserlerinde görüyoruz; kendi döneminde kaçış edebiyatı yapan sanatçıları eleştiriyor. Dönemin bütün olaylarına, sıcak gelişmelerine kendini kapatıp gündemin 17. Yüzyıl gündeminin sıcaklığında mistik şiirler yazarak kendini gündeme kapatan şairleri eleştiriyor.’
Bu alıntının ardından Özdenören’in da şu soruyu soruyor: ‘Voger ve Gonkor; kendi dönemlerinde dönemin sıcak gelişmelerine, politikasına, siyasetine ya da çok önemli olaylarına seyirci kalmazken onlar bu konularda kalem kıpırdatmadılar. Bu şu soruyu doğuruyor: Acaba bir yazar yazdıkları kadar yazmadıklarıyla, söyledikleri kadar söylemedikleriyle de okurlarına ve çağına bir şeyler borçlanıyor mu?”
Özdenören Gündeme Müdahale Eden Bir Yazar
Özdenören’in bu tespitlerden sonra ‘Acaba Calas davası gerçekten Voltaire’in işi miydi?’ diye de sorduğuna da vurgu yapan Gürocak, “Rasim Bey o dönem de bazı davaların yazarların işi mi olduğunu soruyor. Aslında bu sorunun cevabını kendi hayatında da, gerek edebi ürünleri, denemelerinde veriyor Rasim Bey. … Biz Rasim Beyin, kendi döneminin sorunlarına seyirci kalmak bir yana; bu sorunlarla ilgili kendine ciddi sorumluluklar çıkaran ve bırakın seyirci kalmayı, gündeme müdahale edecek boyutta öncelik aldığını görüyoruz” diye konuştu.
(Haber Merkezi / Haber Kent)