İstanbul barajları son günlerdeki yağışlara rağmen alarm vermeye devam ediyor. Barajların doluluk oranı son 10 yılın düşük seviyesi olan yüzde 27 seviyesine kadar indi. Su seviyesi azaldıkça hem organizmaların artacağı hem de oksijen seviyesinin olumsuz etkileneceğini söyleyen Prof. Dr. Nüket Sivri, “Doluluk oranı yüzde 10’un altına düştüğünde asıl tehdit başlar” dedi.
İstanbul barajlarının doluluk oranı her geçen gün azalmaya devam ediyor. Bugün itibariyle barajlardaki doluluk oranı yüzde 27,49 seviyesine kadar düştü. Bu oran aynı dönemin son 10 yıl içerisindeki en düşük seviyesi olarak ölçüldü. Öte yandan su seviyesinin azalmasıyla birlikte kente su sağlayan barajlardaki su kalitesi de sınır seviyeye geriledi. Son 10 yılın en düşük seviyesinde olan barajlardaki suyun kalitesini değerlendiren İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nüket Sivri, su seviyesinin azaldıkça hem organizmaların artacağı, hem de oksijenin olumsuz etkilenebileceği uyarısında bulundu. Sivri, doluluk oranının yüzde 10’un altına düştüğünde asıl tehdidin başlayacağını belirtti.
Prof. Dr. Nüket Sivri uyarılarını şöyle sürdürdü: “Su kalitesi dediğimiz zaman tek bir parametreyi düşünmemek lazım. 250’den fazla kirletici parametreyi analiz etmek, fizikokimyasal, kimyasal ve biyolojik analizlerin yapılması gerekiyor. Siz suyun rengine bakarak veya kokusuna göre olumsuz diyemezsiniz. Yaptığımız analizlerde genelde biz oksijen seviyesini çok önemseriz. Oksijenin 7’den yukarıda olmasını isteriz. Ama bunu söyleyebilmek için çok uzun süreli analizler yapılmalı. Baraj seviyesi yüzde 10’un altına düştüğünde asıl tehdit başlar. Bu konu hakkında kurumlar arası yapılan çalışmalarda şu anda sınır seviyede. Kullanılabilir suyumuz var, ama tasarruflu kullandığımızda herhangi bir hastalığa sebebiyet vermeden ve olumsuz bir faktör olmadan kullanabiliriz. Su kalitesi konusunda çok olumsuz değil ama sınır seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Su kalitesi başlığında tabi ki endüstriyel kirlenmeden de bahsetmek gerekir. Ancak biz özellikle İstanbul için konuşursak kendi alışkanlıklarımızı ve temizlik alışkanlıklarımızı daim tutarsak sularımızı koruyabiliriz. Su bize her zaman iyi gelmiştir, bizde suya iyi gelmeliyiz. Küçükçekmece Gölü 1990’lı yıllarının sonlarına doğru gittikçe kirlenmeye yüz tutan bir gölümüz. Su kalitesi açısından önceden 2’nci sınıfken hatta içme suyu olarak bile kullanılırken, daha sonra neredeyse 4’üncü sınıf su kalitesine ulaşmış durumda” dedi.
Pandemi döneminde yapılan su israfına dikkat çeken Sivri, “Bu hastalık su ile gelmiyor su ile de gitmeyecek. Hava yoluyla bulaşan bir hastalıktan bahsediyoruz. Sadece İstanbul’da bir kişi günde 190 litre su kullanıyor. Bu 190 litre pandemi döneminden önceydi. Alışkanlıklarınızı değiştirdiğinizde yaklaşık 250 litre su tükettiğinizi düşünün bir de bu su tüketimine deterjanlar, dezenfektanlar nedeniyle kullanımları kattığınızda kişi başı su tüketimi neredeyse 300 litreyi buluyor. Elinizi yıkarken çeşmenin altında tutmadığınız sürede 47 litre su kaybediyorsunuz. Eğer dört kişilik bir aile iseniz bu günde 188 litrelik bir kayıp demektir. Aylık olarak düşünürseniz 6 tonluk bir kayıp demektir. Her 7 yılda bir kurak döneme giriyoruz. 2007-2014 periyotlarında bunu yaşadık ve çok akılcı çözümlerle bu dönemlerini aştık. Pandemi dönemiyle gelen aksaklıkları bir düşünün burada önemli olan su yönetimini iyi yapabilmek” şeklinde konuştu.
-İHA-
Kaynak: İHA