Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muammer Ulutürk, Filistin’in tarih boyunca bölgenin karakol devleti hükmünde olduğunu ayrıca, yağ ve bal bölgesi olduğunu, stratejik önemini günümüzde de koruduğunu ve bölgede yüksek miktarda petrol ve doğalgaz rezervi bulunduğunu söyledi.
Konya Aydınlar Ocağı tarafından İl Halk Kütüphanesi Salonu’nda düzenlenen Salı Sohbetleri programına konuşmacı olarak katılan Ulutürk, tarihi süreçte Filistin topraklarında yaşanan Yahudi -Müslüman olaylarını anlattı.
Filistin topraklarına göçlerle yerleşen Yahudilerin gasp ettikleri topraklarda uyguladıkları zulmü ele alan Doç. Dr. Ulutürk, “İsrail’in tarihi sürecine ve kutsal kitabına baktığımız zaman yaşananların Tevrat’ta ileri geldiğini görürüz” diye konuştu. Ulutürk, kaybettikleri savaş ve yaşadıkları sürgünde ellerinde hiçbir yazılı belge dahi kalmayan Yahudilerin yüzlerce yıllık uğraşlar sonucu Tevrat’ı kendi emellerine uygun olarak yeniden yazdıklarını, bunu yaparken de Yaratıcının, İsrailliler için (Tanrının seçkin kulları) dediğini metinlere eklediklerini kaydetti.
Filistinlilerin tarihi sürecini hakkında da bilgiler veren Ulutürk, “Sümerlerden sonra gelen kavimler gibi Filistinlilerin de o dönem göçmeni olduklarını görüyoruz. Suriye veya doğudan geldiklerini yazan kaynaklar var. 1200’lü yıllarda başlayan Deniz Kavimleri Göçünde Girit’ten gelmiş olabilecekleri de ihtimal dahilindedir” şeklinde konuştu.
Filistin’in tarih boyunca bölgenin karakol devleti hükmünde olduğuna vurgu yapan Ulutürk, “Çünkü orası yağ ve bal bölgesiydi. Bu yüzden tarih boyunca çok sayıda savaş yaşandı. Tarihte olduğu gibi stratejik önemini günümüzde de koruyor. Çünkü bölgede yüksek miktarda petrol ve doğalgaz rezervi var” ifadelerini kullandı.
İbraniler’in Filistin bölgesine Harran üzerinden geldiğini ancak bölgeye her geldiklerinde Filistin’den elleri boş bir olarak döndüklerini söyleyen Ulutürk, “Yahudi Devleti yıkıldıktan sonra bir daha toparlanamayıp yeryüzüne dağıldılar. Bu dönemde de Tevrat’a, diğer topluluklara karışmadan ayrı bölgelerde yaşamalarını tavsiye eden metinler yazıldı. Getto fikrinin dayanağı da bu metinlerdir” dedi.
Yahudilere ait olduğu ve içinde tabletlerle birlikte kutsal emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığına Filistinlilerin el koyduğunu, bu yüzden yaşanan savaşlar da de çok sayıda insanın katledildiğinin Tevrat’ta yazılı olduğuna işaret eden Ulutürk, şöyle konuştu: “Orta Çağ’da Hristiyanlardan zarar gören Filistin son yüz yılda da Siyonist Yahudilerin zulmüne uğradı. Filistinliler tarih boyunca mazlum millet olarak öne çıktı.”
Milattan Önce 597’de devletleri yıkılıp dağılan Yahudilerin 1948’e kadar geçen 2545 yılda devlet olamayıp koloniler halinde yaşadığına da değinen Ulutürk şöyle devam etti:
“Osmanlı devrinde Napolyon Bonapart İsrail devletinin kurulması gerektiği fikrini ortaya attı. 1879’da Basel’de yapılan Siyonist Kongresinde Teodor Herzl’in teklifiyle devletleşme çabaları başladı. Birinci göçte Filistin’e 25 bin göçmen yolladılar. İkinci göçte ise 40 bin Yahudi’ye Filistin’e yerleştirdiler. Osmanlı bölgesindeki gasp süreci böyle başladı.
1918’de Filistin bölgesini işgal eden İngiltere daha sonra Milletler Cemiyeti kararıyla Manda oluşturuldu. Zaten nereye gidersek olaylarda İngiliz parmağını görürüz. Sahip olamayacaklarını anladıkları yerde yerel halktan tahakküm edebilecekleri insanları idareci tayin ediyorlar. Manda döneminde bağımsızlığını veriyormuş gibi yaparak Filistin’i de diğer şehir devleti görümündeki Araplar gibi kendilerine angaje ettiler.”
Bölgeye yollanan Yahudi göçmenlerle birlikte nefret süreci geliştiğine ve 1929’da Filistinlilerin saldırısına İngiliz polisinin misilleme yaptığına dikkat çeken Ulutürk, şu ifadelere yer verdi: “Küçük bir azınlık durumunda olan Yahudiler 1935’de Filistin’e 300 bin göçmen daha yerleştirip silahlandırdılar. 1936’da Yahudi Leon Örgütü Filistinlilere karşı silahlı operasyonlara başladı. Adına da Ürdün’ü kurtarma Operasyonu dediler. İngilizlerin Filistin sorununu BM’ye devrettiği dönemde Yahudiler çok fazla yerleşimci yollayıp nüfus yoğunluğu oluşturdu. Bölgeyi Araplar arasında küçük devletlere bölerken Manda yönetimini sonlandırdılar. 1948 yılında da İsrail bağımsız devlet olduğunu ilan etti. 1964’de de kendi devletini kurmak üzere Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu. Meşhur Altı Gün Savaşlarında İsrail en geniş sınırlara ulaşıp, bir yanda Golan Tepelerine, Suriye’nin içlerine kadar, diğer yanda Mısır’da Sina’ya kadar ilerledi. Filistinliler intifada hareketleriyle topraklarını korumaya çalışsa da İsrail’in katliamlarını durduramadı. Filistin’de gasp edilen toprakların bir an önce Filistinlilere geçmesini temenni ediyoruz.”
Öte yandan programda şairler Kazım Öztürk, Ahmet Şener, Salih Sedat Ersöz ve Tayyar Yıldırım, ‘Filistin’ konulu şiirlerini seslendirdiler.
Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Ulutürk’e Ermeni Meselesi adlı kitabı, şiir okuyan Öztürk, Şener, Ersöz ve Yıldırım’a da şair Osman Avanoğlu’nun ‘Göklere Açılan Kapı Kudüs’ adlı şiir kitabı hediye edildi.
(Haber Merkezi / Haber Kent)