Koyu renkli balların antioksidan bakımından, açık renkli balların ise anti mikrobiyal aktivite bakımından çok zengin olduğu belirtildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Kolaylı, Türkiye’nin dünya bal üretiminde Çin ve Arjantin’in ardından 3. sırada bulunduğunu belirterek Türkiye menşeli balların dünyada öne çıkan ve Yeni Zelanda’da üretilen “Manuka Balı’ndan daha yüksek aktiviteye sahip olduğunu söyledi.
Özellikle koyu renkteki balların antioksidan bakımından çok zengin olduğunu kaydeden Kolaylı, “Ancak ballarında kendi aralarında fonksiyonları var. Biz bunlara biyolojik aktivite diyoruz. Bu biyolojik aktivitede örneğin bir bal antioksidan bakımından zengin olabiliyor. Başka bir bal anti mikrobiyal aktivitece zengin olabiliyor. Farklı bir bal yaraların iyileşmesinde etkisi daha yüksek olabiliyor. Dolayısıyla kendi aralarında farklılıklar bulunabiliyor. Ülkemizde koyu renkten açık su rengine kadar ballarımız var. Bunların da insanlar için faydalı yönleri farklı farklı olabiliyor. Yaptığımız araştırmalar şunu gösteriyor. Koyu renkli ballar antioksidan bakımından çok zengin. Açık renkli ballarımız da anti mikrobiyal aktivitece çok zengin olabiliyor. Dolayısıyla bu balların enfeksiyon oluşturan bakterilere karşı anti bakteriyal yani antibiyotik etkileri yüksek" açıklamasında bulundu.
HAKKARİ ÇİÇEK BALI MANUKA BALI’NA RAKİP
"En son yaptığımız araştırmaya göre, dünyada öne çıkan bir bal var; Yeni Zelenda’nın Manuka Balı" diyen Kolaylı "Bu balın kendi arasında 4-5 çeşidi var. Manuka Balı’nın dört ayrı faktörünü elde ettik. Türkiye’deki bazı öne çıkan ballarla anti mikrobiyal aktivitesi yönünden karşılaştırdık. Bu bal çok pahalıya satılıyor ve anti mikrobiyal aktivitesi de çok yüksek olduğu ileri sürülüyor. Karşılaştırdığımız zaman Türkiye menşeili balların ondan çok daha yüksek aktiviteye sahip olduğunu gördük. Kestane balları çok yüksek aktiviteye sahip. Meşe balları çok yüksek anti mikrobiyal aktiviteye sahip. Hakkari’deki çiçek balımız Manuka balından çok daha yüksek aktivite gösterdi” dedi.
"HİÇ ARI GÖRMEMİŞ BAL; SAHTE BAL"
Piyasada sahte balın tam olarak tespit edilemeyeceğine dikkat çeken Kolaylı, “Bir sahte bal furyası çıktı. Kaliteli bala bile sahte gözüyle bakılıyor. Bu çok yanlış. Pahalı bal iyi baldır? bu yanlış. Çok pahalı bal, bazen çok kötü olabiliyor. Çok ucuz bir bal da çok iyi olabiliyor. Bu tamamen pazarlama politikası. Öyle arıcılar var ki çok kaliteli ballar üretiyorlar ancak pazarlayamıyorlar, satamıyorlar. 150-200 TL satılan ballar görüyoruz. Öteki ballar kadar iyi çıkmıyor. Analizlerinde zaten şeker hemen kendini gösterebiliyor. Çay şekerinin balda hiç tespit edilememesi lazım. Balda az miktarda bile tespit edilebiliyorsa bu arıya bol miktarda şeker yedirilmiştir. Yani şekerle beslenmiştir diyoruz. Hiç arı görmemiş bala biz sahte bal diyoruz. Sahte balı vatandaş anlayamaz. Fiziksel yöntemlerle de bunu anlamak mümkün değil. Bu ancak laboratuvar ortamında anlaşılır. Bal öyle bir kompleks bileşime sahip ki her şeyi kapatabiliyor. Bal kristalize olabilir özellikle açık renkli ballar çok daha kolay kristalize olurlar. Koyu renkteki ballar zor kristallenirler. Bu da balın bileşimindeki şeker miktarıyla orantılı. Sahte bal üreticilerine karşı büyük bir mücadele olduğunu görüyoruz. Son zamanlarda sosyal medyada, reklamlarda pek görünmüyorlar. Bunlar güzel memnuniyet verici. Zaten analizlerde de sahte bal olduğu ortaya çıkıyor ve cezalar alıyorlar. Tarım Bakanlığı bunlarla mücadele ediyor” diye konuştu.
"KARADENİZ, BAL ÜRETİM CENNETİ"
Karadeniz’in bal üretim cenneti olduğunu ifade eden Kolaylı, “Bölgenin bitki çeşitliliği zengin olduğu için bal üretiminde de bölgemiz öne çıkıyor. Doğu Karadeniz Dağları, yaylaları birer bal üretim cenneti diyebiliriz. Örneğin Ege Bölgesinde, Çam Balı çok değerli bir bal. Dünya Çam Balı üretiminin yüzde 80’nini Türkiye karşılıyor. Çam Balı’nda da çok iddialıyız. Kestane de de iddialıyız. Kestane üretiminde Türkiye dünyada belki birinci yada ikinci sırada o kadar ki iddialıyız. Kestane Balımız sofralık bir bal değil. Tıbbı değeri yüksek bir bal. Bu balı hastalık yani şifa amacıyla tüketmeliyiz. Özellikle kış günü çocuklarda, yaşlılarda enfeksiyona karşı tüketilmesi tavsiye edilir. İlaç almaktansa bal şerbetinin içerisinde limon, zencefil katılabilse çok güzel bir şifa kaynağı olur. Biz buna Apiterapi diyoruz. Apiterapi arı ürünleriyle yapılan her çeşit tamamlayıcı tedavi, tıbbın bir parçası. Bizim aslında eski geleneksel tıbbımız Apiterapi. Kimyasal ilaçlar ne zamandır üretiliyor. Belki 100 yıldan fazladır üretiliyor. Ondan önce insanlar doğal ürünlerle tedavi oluyordu. Yani arı ürünleriyle tedavi oluyordu” şeklinde konuştu.
"GENELLİKLE EMEKLİLER ARICILIK YAPIYOR"
Arıcıların genellikle emeklilerden oluştuğuna dikkat çeken Kolaylı, son yıllarda azalan bal üretimini zirai ilaç kullanımına bağladı. Kolaylı, “Arı ölümleri çok oluyor. Bunun sebebi zirai ilaçlar. Bunun yanı sıra arıların hastalıklarıyla mücadelede kullanılan çeşitli ilaçlar arıların topluca ölümüne neden oluyor. Dolayısıyla bal rekoltesi düşebiliyor. Türkiye’deki arıcıların yaş ortalamasının yüksek olması. Emeklilikten sonra, ya öğretmenler, ya imamlar daha çok bu işe merak sarıyor. Bu meslek gözüyle değil de hobi olarak bakıyorlar. Para kazanmak amacıyla değil, hobi yan gelir gözüyle bakıyorlar. Ancak doğrusu bu değil. Doğrusu interneti, sosyal medyayı çok aktif kullanabilen gençlerin bu işi yapması gerekir. Gençlerin eğitim alarak bu işi yapmaları gerekiyor. 60-70 yaşındakiler bildiği klasik yöntemi uygular yeni bir şey kazandıramazsınız” ifadelerini kullandı.
"DELİ BAL TANSİYON İLACI OLARAK KULLANILABİLİR"
Halk arasında deli bal olarak bilinen Orman Gülü Balı’nın gelecekte tansiyon ilacı olarak kullanılabileceğini kaydeden Kolaylı, “Orman Gülü balımız halk arasında deli bal olarak anılır. Bu balın üzerine milletçe çok eğilmeliyiz. Bu balımız tıbbı değeri yüksek bir bal. Ancak tansiyon düşürüyor, kalp çarpıntısı yapıyor diye insanlar rahatlıkla tüketemiyorlar. Bu bal gelecekte ilaç olacak. Belki de tansiyon ilacı olabilecek nitelikte bir bal. Bunun yanı sıra Çam Ballarımız çok değerli. Bütün ballarımız çok değerli. Yeter ki hile katılmadan üretilsin. Bal üretiminde Çin önde. Kovan sayısı bizden çok fazla. Çin’den sonra Arjantin ve Türkiye sıralamayı alıyor” dedi.
"ARAPLAR BALA ÇOK MERAKLI"
Özellikle Körfez ülkelerinden bölgeye gelenlerin bal satın aldıklarını vurgulayan Kolaylı, şunları söyledi:
“Körfez ülkelerinden gelenler, gözlemlediğimiz kadarıyla çok bal alıyorlar. Direkt olarak belki ihracatımıza yansımıyor ancak ilimize gelen turistler çok bal satın aldığını görüyoruz. Dolaylı olarak aslında yurt dışına bal ihracatımız var. Bu bakımdan özellikle turistlere bu balları çok iyi pazarlamamız lazım. Araplar’ın bizim bala çok ilgisi var. Zaten çalışmalarımızdan biri de balımızı dünya literatüre sokmak. Özellikle ballarımızın tanıtımına daha çok önem vermeliyiz."
"ANZER BALI’NIN SORANI ÇOK"
Trabzon’da bal satışı yapan Erdal Şahin ise Arap turistlerin bala çok ilgi gösterdiğini belirterek "Üretilen ballarımıza genelde yerli ve yabancı turistler ilgi gösteriyor. Daha çok organik bal satıyoruz. Arapların bala daha çok ilgi gösterdiğini söyleyebiliriz.Bunun yanında yerli turistlerimiz de bala ilgi gösteriyor. Ballarımız daha ziyade tedavi, ilaç amaçlı tercih ediliyor. Bunun yanı sıra kahvaltılık ballarımıza da çok ilgi var. Fiyatlarımız 65 TL’den başlıyor 125 TL’ye kadar oluyor. Çiçek ballarımız 65 TL, Kestane balımız 125 TL. Kestane balı üretimi kısıtlı olduğundan fiyatı da ister istemez yukarı çıkıyor. 2-3 yıldır yeterli seviyede üretim yapılmıyor desek yeridir. Anzer Balı’nı soran çok oluyor. ancak fiyatı nedeniyle alanı sınırlı. En çok kestane ve çiçek balı satılıyor" diye konuştu
(Bekir Koca - Ozan Köse / İHA)
Kaynak: İHA