Elazığ’da meydana gelen depremle ilgili Fırat Üniversitesi Fırat Yapısal Hasar Araştırma Grubu tarafından hazırlanan inceleme ve değerlendirme raporu yayımlandı. Raporda, özellikle 2000 yılı öncesinde yapılan yapılarda, beton kalitesindeki düşüklüğün ana sebepleri, çimento miktarının az olması, agreganın uygun olmaması, betonun yerleştirilme problemleri ve bakımı ile ilgili eksiklikler olduğuna değinilerek, dört temel problemin ana sebebinin “denetim yokluğu” veya “denetim eksikliği” olarak ifade edilmesinin doğru olacağı ancak günümüzde bu problemlerin birçoğunun aşıldığına yer verildi.
24 Ocak’ta meydana gelen 6.8’lik depremde Elazığ’da 37, Malatya’da 4 olmak üzere 41 kişi hayatını kaybederken, 20 binden fazla konut ise ağır hasar gördü. Deprem sonrasında Fırat Üniversitesi Öğretim üyeleri tarafından Elazığ’ın Deprem Raporu detaylı bir şekilde hazırlanarak yayımlandı.
Hazırlanan raporla ilgili Fırat Üniversitesi tarafından yapılan açıklamada, “Deprem, Türkiye’nin ve özelde Elazığ’ın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Bu deprem ne bir ilkti ve maalesef ne de son olacaktır. Dolayısıyla can kayıplarının, sosyal çalkantıların ve ekonomik sıkıntıların yaşanmaması için tek çaremiz, deprem dayanımı yüksek yapılar inşa etmek ve mevcut deprem dayanımı yetersiz yapı stokunu yenilemektir. Depremden sonra kısa bir süre içinde Fırat Yapısal Hasar Araştırma Grubu toplanmış ve hem deprem kaynaklı hasarlara ilişkin saha incelemeleri hem de Deprem Kriz Merkezi’ne yardımcı olmak için harekete geçmiştir. Elazığ merkez, depremden hasar gören ilçeler ve köyler ziyaret edilmiş ve yapısal hasarlar detaylı bir şekilde incelenmiştir. İnceleme, gözlem, ölçüm, test ve analizler sonucunda ortaya çıkan bulgular bu rapor vesilesiyle paylaşılmıştır. Bu raporun amacı, depremin Elazığ’daki binalar üzerindeki etkisini inceleyerek, elde edilen tecrübenin kalıcı ve kullanılabilir hale getirilmesini sağlamaktır. Bu rapor hazırlanırken, Elazığ’da oluşmuş eski depremler, mevcut yapı stoku ve 24 Ocak Depremi dikkate alınmış, sadece sonuçlar değil, sebep ve öneriler de ayrıntılı bir şekilde sunulmaya çalışılmıştır” denildi.
"HASAR OLUŞUMUNDA BİR ÇOK KUSUR ROL ALMIŞTIR"
Öteyandan depremle ilgili hazırlanan raporda sonuç ve önerilere de yer verildi.
Sonuç ve önerilerde ise," 24 Ocak 2020 Elazığ-Sivrice depremi sonrası betonarme binalar tasarım depreminin altındaki bir depremde hasar görmüşlerdir. Hasar oluşumunda birçok kusur rol oynamıştır. Rapor kapsamında bu kusurlar, tasarımdan kaynaklanan kusurlar ve yapımdan kaynaklanan kusurlar olmak üzere iki başlığa ayrılarak incelenmiştir. Tasarımdan kaynaklı kusurlar binaların temin edilebilen statik ve mimari projeleri ile saha çalışmaları aşamasında gözlemsel inceleme ile belirlenen yapısal düzensizlik esas alınarak irdelenmiştir. Yapımdan kaynaklanan kusurlar ise saha gözlemleri ve sahadan temin edilen yapı malzemesinin laboratuvarda incelenmesi neticesinde elde edilen veriler esas alınarak irdelenmiştir. Çalışmalar neticesinde, 24 Ocak 2020 Elazığ-Sivrice depremi sonrası hasar oluşumunda etkili olan kusurlar Elazığ ili özelinde kısaca özetlenmiştir"ifadelerine yer verildi
"4 TEMEL PROBLEMİN ANA SEBEBİ"
2000 yılı öncesinde yapılan ağır hasarlı ve göçen binaların beton basınç dayanımının 7 ile 10 MPa arasında değiştiği vurgulanan raporda," Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Malzemeleri Laboratuvar arşivi ile bu sonuçlar karşılaştırıldığında test sonuçlarının şaşırtıcı olmadığı görülmektedir. Beton kalitesindeki bu düşüklüğün ana sebepleri, çimento miktarının az olması, Agreganın uygun olmaması, betonun yerleştirilme problemleri ve bakımı ile ilgili eksikliklerdir. Aslında bu dört temel problemin ana sebebinin “denetim yokluğu” veya “denetim eksikliği” olarak ifade edilmesi doğru olacaktır. Günümüzde bu problemlerin birçoğu aşılmıştır. Artık agrega sınıflandırılmakta ve doğal agregalar yıkanmaktadır. Dolayısıyla temiz ve uygun granülometriye sahip agregalar ile beton üretilmektedir. Hasar gören binalarda, taşıyıcı sistem elemanlarının donatıları sünek tasarım esasları dikkate alınmadan düzenlenmiştir. Kolonlarda ve kirişlerde sarılma bölgeleri oluşturulmamış, etriyeler ortalama 250-350 mm aralıklarla düzenlenmiş ve etriye kancaları sargı etkisi oluşturmayacak şekilde 90 yapılmıştır. İncelenen binaların hiçbirinde çiroz donatısı kullanılmamış hatta binaların temin edilen projelerinin birçoğunda da çiroz donatı detayı gösterilmemiştir.Ağır hasar gören binalarda hasarlar, tasarım amacına aksi şekilde, kirişler yerine kolonlarda meydana gelmiştir. Kolonlarda meydana gelen hasar yoğunluğunda güçlü kolon zayıf kiriş koşulunun sağlanmamasına ek olarak yapısal düzensizlikler önemli rol üstlenmiştir. Ayrıca özellikle eski bina stokunda kolonların plan yerleşiminde, depremden ziyade mimari kullanılabilirliğin etkin olması neticesinde, binanın iki doğrultusu arasında oluşan farklı rijitlik düzeyi, kolon hasarlarını artırmıştır. Hasarlı binalarda en sık görülen yapısal düzensizlikler kapalı/ağır çıkmalar ve yumuşak
kat/zayıf kat düzensizliği olmuştur. Kapalı çıkmaların mesnetlendiği kirişlerde kesme çatlakları ve kapalı çıkmaya oturan dolgu duvarlarda çatlaklar meydana gelmiştir. Özellikle dikdörtgen plan geometrisine sahip olmayan binalarda yapılan düzensiz cephe çıkmaları nedeniyle kirişlerde ve kolonlarda hasar yaygınlığı gözlenmiştir. Bina yüksekliğince kütle ve rijitlik düzensizliğine neden olan ve cephe akslarında süreksizlik oluşturan kapalı çıkmaların yapımlarının deprem riski yüksek olan bölgelerde sınırlandırılması uygun olacaktır. Ana caddeye cephesi olan çok katlı betonarme konut binalarının giriş katlarının ticarethane olarak kullanılması nedeniyle oluşan yumuşak kat/zayıf kat düzensizliği de hasarı artırıcı yönde etki göstermiştir. Ticari kullanılabilirliği artırmak amacıyla giriş katların, konut olarak kullanılan üst katlara oranla kat yüksekliğinin fazla olması ve giriş katlardaki dolgu duvarların büyük oranda kaldırılması nedeniyle giriş katlarda büyük ötelenmeler meydana gelmiştir. Ötelenmeleri azaltacak deprem perdelerinin kullanılmaması ve kolonların sünek tasarlanmaması sonucu il merkezi için tasarım depreminin yarısı denebilecek büyüklükteki bir depremde ağır hasarlar meydana gelmiştir. Yumuşak kat/zayıf kat düzensizliği olan binaların büyük bir bölümünde hasar zemin katta yoğunlaşmış, üst katlarda sadece dolgu duvarlarda minimum düzeyde hasar oluşmuştur. Bina plan geometrisinin dikdörtgen olmaması, düşey taşıyıcıların plan yerleştirilmelerinde ve dolgu duvarların düzenlenmesinde depremden ziyade mimari kullanılabilirliğinin dikkate alınmasından kaynaklı burulma düzensizlikleri, hasar oluşumunda etkili olan diğer bir düzensizlik olarak saha çalışmalarından belirlenmiştir" diye belirtildi.
YAPI DENETİMİ SONRASINDA İNŞA EDİLEN BİNALAR DEPREMİ GÜVENLE ATLATMIŞ
Depremin yapı denetiminin ne kadar faydalı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine dikkat çekilen raporun devamında ise, "Türkiye genelinde yapı denetimi 2011 yılında aktif hale gelmeden önce neredeyse yapı denetim kanunu ile aynı şekilde Elazığ Belediyesi 2005 yılından itibaren merkez mahallelerde inşa edilen binalarda yapı denetimini uygulamıştır. Merkez mahallelerde yapı denetimi ile inşa edilmiş binaların birkaç tanesi hariç depremi güvenle atlatmışlardır. Binaların depremi güven içerisinde atlatmalarının en önemli sebeplerinden birinin bu binaların tamamında zorunlu olarak uygulatılan deprem perdelerinin olduğu düşünülmektedir. Son birkaç yılda Elazığ ilinin klasik bina stokunun dışında binalar inşa edilmeye başlanmıştır. Bu binalar düşük oturum alanına sahip oldukları için bina yükseklikleri oldukça büyüktür. Böyle olunca betonarme perde yerleşimi mimari açıdan çeşitli zorluklar getirdiğinden, kullanılan betonarme perde oranlarının azaltıldığı ve zemin katı ticari olarak kullanılacak binalarda yapılan tasarımlarda önemli düzensizliklerin oluştuğu görülmektedir. Bu tür ve binanın deprem performansını olumsuz etkileyecek başka tasarımların beton dayanımı, donatı ve statik analiz programlarına güvenilerek, mühendislik davranış bilgisi ve öngörülerinden uzak yaygınlaştığı görülmektedir. Bu durum ileriki yıllarda yaşanacak depremlerde daha büyük problemlerin habercisi olarak karşımızda durmaktadır. Bu nedenle en az inşa koşulları kadar önemli olan proje tasarımı, yapı denetim sistemi içerisinde daha etkin bir şekilde kontrol edilmelidir" şeklinde bilgiler verildi.
Özellikle kırsal bölgedeki yığma binalarda yaygın hasar gözlendiğinin altı çiziler raporda, yığma binalarda görülen hasarın başlıca nedenlerinin dayanımı düşük duvar malzemesi, harç kullanılması, döşeme-duvar bağlantılarının ve duvar köşe bağlantılarının uygun yapılmaması ve çoğu yığma binanın ekonomik ömrünü büyük oranda doldurması olduğuna yer verildi.
(Kamil Can Kılıç /İHA)
Kaynak: İHA