Selçuk Üniversitesi (SÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haldun Soydal, korona virüs salgının ekonomiye etkisini değerlendirdi.
Korona virüs salgınının küresel açıdan değerlendiren Prof. Dr. Soydal, “Pandeminin dünya ekonomisindeki iki açıdan aslında etkisi var. Birincisi, finansal akım, ikincisi ise reel akım. Yani bu krizin etki etmediği hiçbir nokta olmadı ekonomilerde. Çünkü bu krizin ana teması veya iktisadi anlamda temel şoku arz ve talep şoku şeklinde meydana geldi. Hem talep şoku var, hem arz şoku var. İkisinde de aynı anda ciddi şekilde bir şok gelince reel sektörde ciddi bir durgunluk yaşanıyor. 2008 krizi ve içinde bulunduğumuz pandemi süreci ile mukayese edilemeyecek kadar şuandaki kriz daha yüksek boyutta. 1929 krizine bir atıfta bulunulacaksa, bu 2020 pandemi krizi ile söylenir. Neden? Ciddi bir resesyona yol açacak. İlk etapta Wuhan’da çıkar çıkmaz zaten finansal akıma yansıdı. Yani kastımız ne? Borsa, türev piyasaları, kurlar… Hemen akabinde o bölgede zaten 3 tane büyük ekonomi var. Biri Çin’in kendisi, 14 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılaya sahip. Bu da dünyada ikinci büyük ekonomi. Hakeza Güney Kore ve Japonya’da görülmesiyle beraber virüs hastalığının yayılması. Bu iki ekonomi ve Güney Kore’de 10 büyük ekonomide varsayarsak, yani dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden 3 büyük ekonomiye sirayet eder etmez hemen finansal piyasalara yansıdı ve borsalar çökmeye başladı. Borsaların çökmesiyle akabinde bir tarafta yuan bir tarafta yen hızlı bir şekilde etkilendi.
Bu süreçten yani hem kurlarda hem arbitraj piyasalarında hem finans piyasalarında hem de borsalarda ilk yansımaları oldu. Buradaki pandemi krizi sadece Çin’i etkilese bile, Çin’i etkilemesi demek dünyayı etkilemesi demektir” diye konuştu.
Tüm dünyanın ekonomik bir krizle karşı karşıya geldiğini söyleyen Prof. Dr. Soydal, “Bunu en basit anlamıyla bir krizle örneklendirsek, 1929 ekonomik buhranını örneklendirebiliriz. Lakin şu anki küreselleşmenin ve finansal sistemin entegrasyonuyla çok daha büyük bir boyutta. Yani finansal sistemlerle reel akımda ciddi bir kırılma söz konusu. Borsalar dikkat ederseniz biraz toparlama eğiliminde. Burda da şunu belirtmek istiyorum. Finansal tarafın çöküşü ve toparlanması hızlı oldu. Yani olumlu bir haber akışı, olası bir ilaç tedavisi, olası bir aşı ile ilgili olumlu haber, artı yapılan ve uygulanan politikalarla ilgili genişleyici politikalar yapılması dikkat ederseniz Türkiye de dâhil olmak üzere 89’lara kadar düşen borsa 98’lere doğru yükseldi. ABD de hakeza aynı şekilde. Avrupa ve Güney Asya da toparlanmaya başladı. Çin zaten hemen hemen salgını tamamen kontrol altına aldı” ifadelerini kullandı.
“BU DEPRESYONDAN ÇIKIŞ İÇİN HEM FİZYOLOJİNİN HEM PSİKOLOJİNİN TOPARLANMASI GEREKİYOR”
Prof. Dr. Soydal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana gündem, şuanda krizin merkezlerinin batıya kaymasıdır. Pasifikten Atlantike. Reel sektördeki bu daralmanın geçmesi daha zor. Yani finansal akımın çöküşü kolay toparlanması kolay. Ama reel sektörün resesyonun durgunluğunun toparlanması zor. Neden çünkü cümlemizin başına gelelim. Bu bir arz ve talep şoku nedenli bir kriz. Peki ne oldu şimdi? ABD’ye yansıması ne demek? Dünya’nın en büyük ekonomisi. Dünya’nın en büyük finans merkezi. Dünyadaki tüm ekonomik sistemin ana merkezi. derecelendirme kuruluşları orda. En büyük şirketler orda. Yani pandeminin şuanda merkez üssü ABD olunca krizin derinliği ve politikalarının önemi de arttı. Hemen müdahale politikalarını ne yaptı ABD. FED devreye girdi. FED bilançosunu ilk etapta yaklaşık 2 trilyon dolar artırdı. Hakeza daha bir hafta önce Donald Trump 500 milyar dolar daha teşvik paketini onayladı. Bir taraftan Japonya’da Japon Merkez Bankası bir tarafta Avrupa Merkez Bankası, bir tarafta rezerv paranın merkezi ve dünya finans merkezi Wall Street’in merkezi FED. Muazzam bir parasal genişleme politikaları uygulamaya başladı.
Bu parasal genişleme politikalarıyla beraber ekonomideki 2008 krizindeki gibi genişleyici politikalarla ekonomiye can suyu vermeye, toparlamaya çalıştı ama bugün mevcut durumu hem finansal akıma hem de reel akıma çok derin etkilerinin bulunduğu ve sadece ekonominin cevap vereceği bir durum da değil. Ben ekonomist olarak bunlara cevap veriyorum ama sağlıkçıların, tıpçıların cevap vermeleri üzerine bir analiz yapabiliyorum. Yani, buradaki en önemli konu 2008 krizindeki krizin bir finansal kriz olması nedeniyle, teşhisi ve tedavisi farklıydı. Yani para politikaları FED her şeyi söylemişti. Hep bir ağızdan FED’in ne dediğine bakıyor muyduk? Evet. FED etkili olmuş muydu? Evet. Toparladı mı? Evet. Finansal piyasaları toparladı daha sonra reel sektörde toparlandı. İşsizlik azaldı; ama içinde bulunduğumuz boyutun, ekonomik krizin hem işsizliğin %30’lara kadar çıkacağını tahmin ediyoruz ABD’de. Bu görülmemiş bir şey. Hem ciddi anlamda reel sektörü durdurdu. Yani durgunluğu başka türlü tarif edemeyiz. İşyerleri kapatıyor, sistem duruyor. Sokağa çıkma yasağıyla beraber, sistem tamamen kapanıyor. Böyle bir şeyi toparlamak daha zor. FED bir şey söylediği zaman her şeyi söylemiş oluyordu; ama bugün FED bir şey söylediği zaman pandemide her şeyi söyleyemiyor. Çünkü reel akım dengesi çok ciddi bozuk.”
“HER EKONOMİNİN TOPARLANMA VE REAKSİYON VERME HIZI FARKLI OLACAKTIR”
“Dünya ekonomilerinin hem talep tarafında bir canlanma hem arz tarafında bir canlanma olacaktır ve ülkeler açısından da reaksiyonlar farklı olacaktır” diyen Prof. Dr. Soydal, şöyle devam etti: “Bu açıdan ülkelerin de kendilerine göre fizyolojisi ve psikolojileri var. Her ekonominin toparlanma ve reaksiyon verme hızı farklı olacaktır. Çin başka bir yer, yönetim sistemi farklı, nüfusu farklı, kültürü farklı, reaksiyonları farklı, üretim kapasitesi farklı, finansal durumu farklı, Japonya başka bir yer Türkiye başka bir yer. Yani her ülkenin ayağa kalkış serüveni, aynı pandemi sürecindeki gibi olacak. Hem etkileme derecesi, hem de ekonomilerinin toparlanması farklı olacaktır. Bu açıdan küresel anlamda bir durgunluğu bekliyoruz. Ama Türkiye ekonomisi için de aynısı geçerli.
Toparlanma süreci burada çok önemli. Yüzde kaç küçüleceğiz. Burada küçülme deresi çok önemlidir. Örneğin Türkiye için öngörülen yüzde ikiler seviyesindedir. Mesela biz 2008 kriziyle bu anlamda ilişkilendirebiliriz. Türkiye – 4.7 küçüldü o zaman. Peki, 2008 krizi bizim için neden teğet geçti dedik? Bir, toparlanma süreci hızlı oldu. İki, biz 2001 krizinde aşılıydık, finansal sistemimizi regüle etmiştik. Bu da çok olumlu yansıdı. Hızlı sermaye girişiyle beraber, 2008 Krizinin etkileri hemen toparlandı ve Türkiye’nin de lehine olan durumlar söz konusu oldu. Daha sonra Türkiye arka arkaya yüzde 7, 8, 9 şeklinde büyüdü sonraki yıllarda. İşte buradaki küçülme dereceniz, ne kadar asgari olur ve toparlarsanız bu sizin için bir avantaj olarak ortaya çıkacak.”
“BU SÜREÇTE NASIL GÜÇLÜ BİR DEVLET OLDUĞUMUZU GÖRDÜK”
Hükümetin aldığı ekonomik tedbirleri değerlendiren Prof. Dr. Soydal, “Devletimiz geçenlerde 200 milyar TL’lik ek kaynak aktarıldı. Ana amaç neydi? Reel sektör. Hangi sektörler özellikle? Hizmetler sektörü. Bu anlamda iyimser bir hava var sektörler de. Örneğin; turizm sektörü. Bizim için çok önemli. Geçen sene biz artı 40 milyar dolarla yılı kapatmıştık. 2020 yılı hedefimiz 50 milyar dolar idi. Bu açıdan toparlanma süreci yeni yeni başlıyor. Türkiye’nin normal koşullar altında 13.8 işsizliği vardır. Ekonomi yüzde 6 büyümüşken son çeyrekte. Türkiye enflasyon ve durgunluktan yeni çıkmışken, Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolayı yürütmüş olduğu operasyonlar, beka mücadelesi için gerçekleştirmek zorunda oldu işler, ekonomimize ciddi anlamda stagflasyon yaratmıştı. Yeni yeni toparlamaya başlamıştık ki umutla 2020 ye bakarken yaşanılan bu süreç ülke olarak bizleri 2023 hedefinden maalesef uzaklaştırıyor. Kendi elimizde olmayan sebeplerle. Ama burada mesele şu. Ne kadar çabuk toparlarız. Ekonomik psikoloji ve fizyoloji bu durumlara ne kadar reaksiyon gösterir, Türkiye ekonomisi tedevi sürecinde yoğun bakıma girmeden, entübe olmadan krizden hızlı bir şekilde çıkmaktır. Mevcut krizi ayakta atlatamayacağımız kesin maalesef. Tüm sektörlerden gelen verilere göre bunu anlıyoruz. Peki, bu durumlar anormal mi? Hayır. Bu süreç içinde olması beklenen şeyler. Ama Türkiye’nin burada belli bazı avantajları var. Bir, süreci iyi yönetmesi. Burada devlet ön plana çıktı. Bunu bu süreçte daha da yakından müşahede ettik. Türkiye cumhuriyeti devletinin çok boyutlu olduğu ve bu çok boyutlulukla cevap verebildiğini bu süreçte görmüş olduk. Türkiye bu süreçte çok iyi bir reaksiyon gösterdi. bu anlamda umutluyuz. Türkiye’nin tüm teşekkülleriyle halkıyla, devletiyle, kurumlarıyla, sağlık çalışanlarıyla bir devlet olduğumuzu tüm dünyaya gösterdik. Bu çok önemli bir durumdur. İki, krizi yönetmek. Bu da çok ciddi maharet ister. Soğukkanlı olmak. Kaosa sürüklememek. Gerekli olduğu yerde gerekli açıklamaları yapmak. Bunu da başardık. Son 5 yılda özellikle Türkiye’nin yaptığı işler, atılımlar ve bu süreci yürütmesi ben buradayım demesidir. Ortadoğu da kendi işini kendi görmesi. Hepsini alta alta yazdığımızda bu süreçte nasıl güçlü bir devlet olduğumuzu ve kriz yönetme anlamında neler yapabildiğimize şahit olduk. Bu açıdan hiçbir umutsuzluğa kapılmamak gerek. Ekonomi çözülür çünkü” şeklinde konuştu.
Pandemi sürecinde, E-ticaret, dijitalleşme ve kripto paralarla ödeme kolaylığı sağlandığını söyleyen Prof. Dr. Soydal, özellikle bu dönemde internet kullanımının yaygınlığının ve entelektüel düzey kullanabilme seviyesinin arttığını belirterek, “Türkiye’nin zaten E-Ticarete alt yapısı vardı. Siber güvenlik biyo güvenlik ve gıda güvenliği üçü de dünyada en önemli unsur haline geldi ve Türkiye’de bu üçü üzerinde alt yapısının ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. E-Ticaret ya da kriptonun payı gittikçe artmaktaydı, bu süreçte biraz daha hızlandı” diye konuştu.
Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenen sanal fuar ve kongre projelerini çok yerinde ve uygun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Soydal, “Zamanın ruhuna uygun tam olması gereken şekilde olduğunu düşünüyorum. Üniversitemiz bu anlamda kampüsümüz bilgi işlem altyapımızın muazzam boyutta olduğunu söyleyebilirim. Üniversitemiz dünya üniversiteler içerisinde yadsınamayacak bir başarısı var. Üniversitemiz, 45 yılda çok büyük mesafe kat etti. Bilişim gücü ve öğretim üyesi kadrosuyla bunların hepsini yapabilecek kapasiteye sahiptir” değerlendirmesinde bulundu.