S.S. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği’nin (PANKOBİRLİK) 46’ncı Olağan Mali Genel Kurulu, Birliğin Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirildi.
Genel Kurula 31 Pancar Ekicileri Kooperatifinin Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı.
Genel Kurul’da gündem maddelerinin okunmasının ardından Divan teşekkül ettirildi.
Divan Başkanlığına Ankara Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı M. Muhittin Bıyıkoğlu seçildi.
Divanın oluşmasından sonra kürsüye gelen Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, PANKOBİRLİK’in çalışmalarını anlattı.
PANKOBİRLİK’in üye kooperatiflere gübre, tohum, tarım makinası ve ekipmanlarını toplu alım gücünü kullanarak piyasaya göre avantajlı fiyatlarla temin ettiğini vurgulayan Genel Müdür Taşpınar, piyasa fiyatları ile PANKOBİRLİK’in fiyatlarını karşılaştırarak, Birliğin üreticinin uygun fiyatlarla girdi kullanmasını sağladığını söyledi.
PANKOBİRLİK’in buğday, arpa, ayçiçeği gibi ürünlerde yeni tohum çeşitlerinin tescilini yaptırdığını vurgulayan Taşpınar, TİGEM ile arz yetersizliği olan bazı tohumluk çeşitlerin PANKOBİRLİK üyesi kooperatifler tarafından üretilmesi konusunda ortak proje üzerinde çalıştıklarını anlattı.
Başkan Recep Konuk’un talimatıyla PANKOBİRLİK’in yeni stratejisinin hacimsel büyümeden ziyade hızlı hareket etmek olarak belirlediklerini söyleyen Taşpınar, “Başkanımızın dediği gibi işletmeler ve kurumlar için büyük balık küçük balığı yer dönemi geride kaldı, şimdi hızlı balık büyük balığı geçer dönemindeyiz. O nedenle biz tüm kooperatiflerimizin ve iştiraklerimizin hızlı karar almasını, şartlara hızlı tepki vermesini sağlayacak hem mevzuat düzenlemesini hem de teknik altyapıyı oluşturduk” dedi.
25. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “PANKOBİRLİK’in kendi rutinini tekrarladığı bir faaliyet yılını daha geride bıraktık. Nedir PANKOBİRLİK’in rutini? Taş üstüne taş koymak, her bir faaliyet yılını bir öncekine göre yeni işler başarmış ve kooperatiflerimiz ile 1 milyon 430 binin üzerindeki pancar kooperatiflerine üye ortaklarımızın tarlada tapanda, ahırda ağılda işlerini biraz daha kolaylaştırmış olmak. Bizim rutinimiz bu. Bizim rutinimiz aynı işleri tekrarlamak değil, hizmetlerimize yenilerini eklemek. PANKOBİRLİK rutinini tekrarladı geçtiğimiz yıl ancak ülkemiz ve ülkemiz ekonomisi rutin dışı bir dönemden geçiyor. Ekonomimizin gerçeğini yansıtmayan göstergelerin eseri kur ve faiz dalgalanmalarıyla boğuşuyoruz. İçerden dışardan ekonomimizi manipüle etmeye çalışanlar, spekülatörler yani milletimizin ekonomik kazanımlarının üstüne konmaya çalışanlar topyekûn hücumda. Bu oyun milli sermayenin el değiştirmesi, milli servetimizin yağmalanması amacıyla oynanan kirli bir oyundur. Bu oyunda tuzağa düşmemek kadar önemli olan, yapılan saldırıda mevzi kaybetmemektir. Nasıl mevzi kaybetmezsiniz? Tarlalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Üretim tesislerimiz, fabrikalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Kurumlarımız ayakta kalmayı başarabilirse mevzi kaybetmeyiz. Bir üretim bandı bile dursa bu ülkemizin kaybıdır. Bir metre kare arazi bile boş kalsa bu milletimizin kaybıdır. Bir ahır bile boş kalsa bu hepimizin kaybıdır. Bir bağ, bahçe bile bakımsız kalsa bu hepimizin ortak kaybıdır” diye konuştu.
“Ülkemiz, bu badireden daha da güçlenerek çıkacak”
Hükümetin, ülkemizin ve milletimizin mevzi kaybetmemesi için canla başla çalıştığını, çok sayıda önlemin peş peşe alındığını belirten Başkan Konuk, “Şimdi bu önlemlerin sonuçlarının alınacağı bir merhaledeyiz ve inşallah ülkemiz ve ekonomimiz bu badireden daha da güçlenerek çıkacak. Hükümetimiz bu dalgalanma başlamadan önce yerli üretimin teşviki için kamu ihalelerinde yerli üreticiyi koruyacak tedbirler almıştı, şimdi ilave tedbirler ve teşvikler ile bu kararlılığın sahada da sonuç alacağı bir süreci hızlandırıyor. Yani hükümetimiz sanayi cephesi için bir yelken açtı ve esen sert rüzgârı avantaja çevirmek için adımlar attı. Ben buradan özellikle hükümetimizden rica ediyorum, bir yelken de tarım cephesi için açmak zorundayız. Zorundayız çünkü gıda güvenliği özellikle ekonomide dalgalanmaların olduğu dönemde milli güvenlik meselesidir. Şükür bu konuda bir mutabakat oluşmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Ziraat Odaları Birliği Başkanımız da kurdaki olağanüstü hareket nedeniyle ithalatın artık imkânsız hale geldiğini, tarımsal üretimi teşvik etmek zorunda olduğumuzu Tarım Bakanımızın da katıldığı bir toplantıda söyledi. Mesela, kâğıt fiyatlarında bir yılda yaşanan ve % 100’ü aşan fiyat artışları sonrası hammadde, yani selüloz üretimi için tarımsal üretimde yapılabilecekler yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Bunlar şüphesiz önemli bir yaklaşım farkı. Ne zamana göre? İthalatın kolay olduğu, dünyada paranın bol olduğu ve dünya kocaman bir pazar, pahalı ise üretmeyelim, nerede ucuzsa oradan alalım denilen günlere göre” ifadelerini kullandı.
“Çiftçi, maliyetini karşılayamazsa ekemez”
2014 yılının Ağustos ayında yayınlanan PANKOBİRLİK dergisine bir yazı yazdığını hatırlatan Başkan Recep Konuk, ithalata karşı çıkmanın adeta suç olduğu o günlerde ithalatın çözüm olmadığını, bugün alacaları tavrın, verecekleri kararın ülkenin gelecekte dünya pazarlarındaki pozisyonunu yani müşteri mi, müstahsil mi olacağını, tezgahın arkasında satıcı olarak mı önünde müşteri olarak mı yer alacağını belirleyeceğini anlattığını söyledi. Konuk, “2014’e göre o pazarda müşteri değil üretici olarak yer almanın hayati önemde olduğunu maalesef çarşı pazar ispatladı. O günkü gibi, bugün de doğruyu cesaretle söylemek bizim ülkemize ve milletimize karşı vazifemiz. Mesela yerli üretim diyoruz, içerde üretebileceğimiz hiçbir ürünü ithal etmeyeceğiz diyor Cumhurbaşkanımız. Ekonomi Bakanımız Berat Albayrak, yeni ekonomi programında ithalatı azaltacak yerli üretimi arttıracak önlemlere ayrı bir başlık açıyor. Ancak onların bu yaklaşımına rağmen 2017’de Türkiye 242 bin ton C şekeri ithal etti. 120 bin ton da 2018 yılında ithal edildi. Üstelikte fabrikalarımızın depolarında büyük miktarda C şekeri olasına rağmen bu yapıldı. İçeride Türk çiftçisinin ürettiği şeker varken şeker ithal edilemez, edilmemeli. Bu ithalatı yapanlar, yaptıranlar sadece Türk çiftçisine ihanet etmiyor, hükümetimizin kararlılığını test ediyor. Taciz atışını buradan yapıyorlar. Hükümetimizin kararlılığına rağmen yaptırılan bu ithalat yerli üretim surunda gedik açma gayretidir. Bu gedik açılırsa oradan hücum devam eder. Başka alanlara da yayılır. İthal severlerin en büyük silahı üretici ile tüketiciyi karşı karşıya getirecek algılar oluşturmaktır. Mesela bu yaz gününde 4 TL’ye domates mi olur. Bilmem kaç TL’ye yağ mı olur? Çiftçinin dolarla ne işi var? Diyenler var. Ben öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum. Biz birbirimize yumruk sıkmayacağız. Biz üreticisiyle tüketicisiyle aynı taraftayız ve omuz omuza vereceğiz. Evet, üreticinin dolarla işi yok. Ama girdilerinin maliyetini o dolar dediğimiz paranın seviyesi etkiliyor. Mazot, gübre, zirai ilaç, tohumun hala önemli bir kısmı ithal ve maalesef tarımsal girdideki her ithalat kalemi üreticinin maliyetini yukarıya çekiyor. Hiç kimse meselenin, üreticiyi ve tarımsal ürünü ana girdi olarak kullanan tarımsal sanayiyi baskı altına alarak, eleştirerek, suçlayarak çözüleceğini sanmasın. Çiftçi maliyetini karşılayamazsa ekemez, ekemezse tarlasını elinde tutamaz, tarlasını elinde tutamazsa o tarla ya başkalarının eline geçer ya da çoraklaşır. Yani ülkemiz mevzi kaybeder. Yani tam da bize saldıranların istediği olur. Benzer husus tarımsal sanayi tesisleri için de geçerlidir” şeklinde konuştu.
“Türk çiftçisi dünyanın en fedakar çiftçisidir”
“Birileri plan kuracak, birileri algı oluşturacak. Aslanların elini kolunu bağlamaya çalışacak. Medyamızdan, hükümetimizden, kamuoyundan ricam, tarlanın, bağın, bahçenin, ağılın meranın aslanlarının kendine inancını kaybetmesine ve elinin kolunun bağlanmasına vesile olacak söylemlere itibar etmemesi, bu algı operasyonlarına kendini kaptırmamasıdır" diyen Başkan Konuk, "Türk çiftçisi dünyanın en fedakar çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en kanaatkar çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en becerikli çiftçisidir. Tarımsal ürünlerimiz dünya ile yapılan fiyat kıyaslamasında dezavantajlı ise bunda vebali olmayan tek unsur Türk çiftçisidir. Bunu bilerek söylüyorum. Mesela hektara dünya ortalamasının %1,5 katından fazla verim alıp da hala ayçiçeği fiyatında dünya ile yarışamıyorsak problem üretimde değil başka ayaktadır. Benzer husus pamuk için de geçerlidir, bakliyat için de geçerlidir. O ayak hangisi diye sorarsanız, en belirgin olanı girdi ayağıdır. Tamam, petrol zengini olmadığımıza göre enerjide yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Ancak, diğerlerinde yapabileceğimiz, yapmamız gereken çok şey var. O nedenle, ekonomide sert rüzgarların estiği bu dönemde biz tarım cephemiz için de bir yelken açıp bu krizden bir başarı hikâyesi çıkarabiliriz, çıkarmalıyız. Mesela bu yelkenin bir bezini tohumda dışa bağımlılığı sıfırlayacak tesisler, bir bezini gübre tesisleri, bir bezini tarımsal ilaç tesisleri, bir bezini tarım makineleri ve ekipmanları oluşturabilir. Bu kriz vesilesiyle sektörde dışa bağımlılığı sıfıra yaklaştırabilmek adına atacağımız her adım ülkemizin yarınlarda bu tür dalgalanmalarda gıda güvenliği riski yaşamamasının teminatı olacaktır. O nedenle, tıpkı inşaat sektörüne, finans sektörüne, bilişim sektörüne, sanayi sektörüne yönelik geliştirilen tedbirler gibi ülke nüfusunun yaklaşık %20’sini barındıran tarım sektörü için de kur dalgalanmasının oluşturduğu baskıdan çıkışı kolaylaştıracak, üretimi özendirecek ve üretimde sürdürülebilirliği ve sürekliliği sağlayacak bir tedbir paketinin açıklanmasını bekliyor, talep ediyoruz. Bu tedbir paketi, mevcut durumda üretimin sürdürülebilmesi için kur hareketleri nedeniyle fahiş oranda artan gübre fiyatlarının üreticinin erişebileceği düzeye çekilmesi gibi bugüne yönelik düzenlemelerin yanı sıra yerli girdi üretiminin geliştirilmesinden yerli tarımsal ürün tüketiminin teşvikine yönelik tedbirleri içerecek şekilde iki ayaklı hazırlanabilir” dedi.
“PANKOBİRLİK, tarlanın yeşermesini sağladı”
İçinden geçtiğimiz günlerin; hem kurumların, hem üreticinin ayakta kalmaya çalıştığı günler olduğunu ifade eden Konuk, şöyle devam etti:
“PANKOBİRLİK olarak bizim hem ülkemiz ekonomisine karşı mesuliyetimiz var hem üretici ortaklarımızı hem de kooperatiflerimizi ayakta tutmak gibi üreticiye ve kooperatiflerimize karşı mesuliyetlerimiz var. PANKOBİRLİK temin etti, kooperatiflerimizde üretim sürecinde gübre başta olmak üzere, tohum, zirai ilaç ve yem, fide, sulama borusu, tarım makinası ve ekipmanları gibi tarımsal girdileri piyasaya göre uygun fiyatlarla üretici ile buluşturdu. Yani tarlanın yeşermesini sağladı. Birçok girdiyi kooperatiflerimiz pancar parasına tahsil edecek. Ne oldu bu 5-6 ayda mesela; DAP gübresinin fiyatı 1.275 TL’den 3.300 TL’ye çıktı. Yani yüzde 158,82 arttı. Üre yüzde 91,30 arttı. (1.157 TL’den 2.200 TL’lere çıktı.) Zirai ilaçlarda ortalama yüzde 20’lerden yüzde 100’lere kadar fiyat farklılıkları meydana geldi. Tablo ortada. Bu tablonun üretimi etkilememesi için PANKOBİRLİK olarak biz üstümüze düşeni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu tabloya rağmen hem üreticinin hem kooperatiflerimizin hem de birliğimizin ayakta kalmasının tek yolu, yükümlülüklerimizi zamanında ve eksiksiz yerine getirmektir.”
“Özelleştirme sürecinde bizim duruşumuz belliydi”
Konuk, konuşmasını şöyle tamamladı: “Geçtiğimiz yılın bizim için bir diğer önemli gündem maddesi şeker özelleştirmesi idi. Özelleştirme sürecinde bizim duruşumuz belliydi. İhaleye çıkan 14 fabrikadan 8’i ihaleyi kazananlar tarafından teslim alındı. Yozgat, Bor, Ilgın, Burdur, Alpullu henüz teslim alınmadı. Kastamonu’ya talep çıkmadı. Gelinen noktaya rağmen benim kanaatim odur ki, su akar yatağını bulur. Bu özelleştirmede eninde sonunda gerçek mecrasını bulacak ve Türkiye Şeker sektöründe üreticinin de içinde olduğu bir modele geçecek. Benim bundan zerre şüphem yok. Çünkü biz doğru modeli yaptıklarımızla ispatladık. Bu aşamada kooperatiflerimize ve PANKOBİRLİK’e düşen görev süreci sıkı bir şekilde takip edip üreticinin kazanımlarının muhafazasını sağlamaktır. Gördüğümüz aksaklıkları süratle sürecin teminatı olan ve özelleştirme sürecinde üreticinin herhangi bir kaybının olmayacağı konusunda devlet sözü veren yetkililere iletmek hem kooperatiflerimizin hem de PANKOBİRLİK‘in mesuliyetindedir” dedi.
Konuk’un konuşmasının ardından PANKOBİRLİK yönetim ve denetim kurulları ile faaliyet dönemi hesapları oybirliği ile ibra edilirken gelecek faaliyet yılının iş programı da tam mutabakat ile kabul edildi.