Bahçeli’den flaş İstanbul kararı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "MHP İstanbul’da bir aday çıkartarak kendi kendini kandırarak Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez. Çünkü aday çıkardığınız vakit kazanabilecek oran bizim için geçerli. Böyle bir durum karşısında kamuoyunda tartışmaya açıp, bazı isimleri söylemenin gereği yok" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, basın mensuplarıyla bir araya geldiği yemekte gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Yerel seçimde ittifak meselesi hakkında değerlendirmede bulunan Bahçeli, "Yerel yönetimler sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kalıcı olabilmesi için bir izdüşümü olan bir seçimdir. Dolayısıyla bu seçimi önemsemek lazımdır. MHP olarak hareket noktamız buradadır. Bu esas dahilinde yorumlamaya çalışıyoruz. Mahalli idareler seçimleri çok geniş kapsamlıdır. Bin 300’e yakın hatta aşan belediye başkanlığı seçimi var. Ona paralel olarak belediye meclisi, il genel meclisi üyeleri var. Bunları da sayısal olarak derleyip topladığınız taktirde her siyasi parti seçime girme hakkını elde ediyorsa en azından 21 bin kişiyi tespit ederek belediye başkanı, belediye meclis üyesi, Genel meclis üyesi olarak topluma takdim etmesi lazım. 24 Haziran öncesi ve sonrasında kendi aralarında ittifak oluşturanlar, 1946’dan bu yana uygulanmaya konmuş olan parlamenter sisteme dayalı bir dönüşü önermektedirler. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni reddediyorlar ve parlamenter sisteme döneceklerini ifade ediyorlar. Bu anlayış için mahalli idareler seçimleri önemli bir araçtır. Yani mahalli idareler seçimlerinde bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yönetenler beklenen sonucu alamazsa hemen Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin meşruiyeti üzerine bir tartışma başlatmaya niyetliler. Buna hazırlanıyorlar. Biz de bunları önleyebilmek için MHP olarak bir öneride bulunuyoruz. Bu öneri dört aşamalıdır. Birincisi, hem uluslararası kuruluşlar, hem Türkiye ile ilgilenen devletler ve onların bir takım odakları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni destekleyenlerin üç büyükşehirde istedikleri sonucu alamamaları durumunda, ‘Sistem meşruiyetini kaybetmiştir, halk benimsememiştir. Bu sistemden ayrılmanın yolları nedir’ diyerek bir istismar siyaseti geliştirebilirler. Üç büyükşehir Türk siyasetine damga vuran şehirlerdir. Türk siyasetini yönlendiren şehirlerdir. Çok sayıda parlamenter üç büyükşehirden Meclise doğru akış sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu şudur, üç büyükşehirde mutlak suretle Cumhur İttifakı temelinde uzlaşan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana olan bir sonucun elde edilmesi hem sistemin kökleşmesi, yerleşmesi hem de Türkiye’nin demokratikleşme sürecine girmesi ve toplumun normalleşmesi açısından önem arz etmektedir. O sebepten dolayı burada da partiler bir araya gelir yani 24 Haziran öncesindeki bir takım ittifaklar bu seçimde oluşur. Çevredeki kriz, ekonomideki gelişmeler, toplum dokusundaki etnik ve mezhepsel ayrışmalar hepsini üst üste koyduğunuzda Türkiye yeni bir sisteme geçmiş ama tartışmaları tükenmemiş bir ülke konumunda olur. Bunun ortadan kalkması lazım" şeklinde konuştu.
"KAYYUM ATANMIŞ BELEDİYELER PKK VE FETÖ KONTROLÜNDEN ÇIKARILMALI"
CHP ve HDP’nin eklemlenmiş bir yapıda seçime girip adayların içerisinde PKK yanlısı veya PKK’lı kişilerin de aday gösterilmesi durumunda terörle mücadelenin bir boyutunun tartışmaya açılacağını kaydeden Bahçeli, "Türkiye, 15 Temmuz öncesi ve sonrasında 101 büyükşehir il, ilçe, belde seçim çevresini kayyuma götürmek mecburiyetinde kalmıştır. Kayyum ülkeyi 15 Temmuz’dan bu yana yönetiyor. Hendekler kapatılıyor, PKK’nın tesir alanı daraltılıyor, kaynakları kurtulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin güneydoğu Anadolu’sunda en azından 22 il, 148 bin kilometre toprak üzerinde 8 milyonu aşkın bir nüfusun yaşadığı bu yerler yeniden PKK davranış modelleri ile karşı karşıya kalmamalıdır. Kayyum herhangi bir parti değildir. Devletin yönetiminin vermiş olduğu kararlarla şekillenmiş olan bir belediye yönetimidir. Kayyumlar kimlerdir? Kaymakamlardır, vali yardımcılarıdır yani devlettir. İki buçuk seneye yaklaşan bir süreçte kayyumla yönetilen belediyeler, CHP’nin aşırı derecede ısrarlı bir tarzda demokrasi, insan hakları vs gibi kavramlar altında HDP ile ilişki kurarak, Türkiye’yi bir yönetim şekline tekrar döndürmek istemeleri bazı sorunları beraberinde getirir. 94 tane PKK’lı belediye sekiz tane de FETÖ’cü belediye yönetimi vardı. Bunların tekrar sonuç alması hali terörle olan mücadeleyi sıfırlar. Türkiye’nin varlığı, toprak bütünlüğü tartışmaya açılır. Ve bölücü faaliyetler tekrar cesaretlenir. Kuzey Irak’ta Suriye’de bu konuda da büyük iddialar ortaya konur ve bundan da yararlanan küresel güçler olur. Bu sebepten dolayı bu kayyum atanmış belediyeler mutlak suretle PKK ve FETÖ kontrolünden çıkarılmalıdır. HDP, PKK’nın orada tekrar belediye kazanma şansını kırabilmek için bu söylemlerin karşısındaki düşüncenin o bölgede belediye seçimlerinde egemen olması lazım. Onun içinde kayyumla atanmış olan belediyelerde mutlaka CHP’nin, diğer siyasi partilerin tekrar kayyum öncesine dönüşebilecek bir yerel yönetim yapılanmasına müsaade etmeyecek sağduyu ortaya koyması lazım" dedi.
"CHP’DE SAĞ YOK, DUYUDAN DA ŞÜPHELİYİM"
CHP’nin çok farklı bir konuma geldiğini söyleyen Bahçeli, "CHP sağduyu gösterecek mi?" sorusuna, "Şu an için sağ yok, duyudan da şüpheliyim" karşılığını verdi. Bahçeli, "Üç büyükşehirde sonuç HDP ile CHP’nin ‘Biz burayı kazandık’ sözü olursa bu taktirde ikinci yapacakları iş hemen o gece ’Recep Tayyip Erdoğan istifa etsin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi meşruiyetini kaybetmiştir. Hemen parlamenter sisteme dönelim’ olur. Nasıl döneceklerse? Al sana yeni bir tartışma. Bu tartışmayı sabırsızlıkla bekleyen bir çok kişi de var" yanıtını verdi.
"KÜRT KÖKENLİ AŞİRETLERİN İRADESİ ALINMALI"
Kayyum bölgesiyle ilgili önerilerinin ne olduğu sorulan Bahçeli, "O kadar yeri tekrar tünelle, çatışmayla mücadele verenler aradan geçen zaman içerisinde tekrar beklentilerine cevap teşkil edebilecek sonuca geçtiği vakit herhalde bazı talepleri derinleşecektir. Bu da Türkiye’yi başka bir noktaya doğru götürür. Bunun önlenmesi lazım. Bunu önleyebilmek terörün dışında, Kürt kökenli, Güneydoğu Anadolu’da yaşayan aşiretlerin iradesini alarak, onların iradesiyle adaylar belirleyerek PKK’yı siyasi boyutta da yok edebilecek birliktelik diyorum ben. Bu önemli bir şeydir. O bölgede yaşayan Kürt kökenli geniş büyük ailelerin iradesine oluşturmak. Yani onlar demeli ki ’biz artık PKK’lı bir belediye başkanı istemiyoruz, huzur istiyoruz, güven istiyoruz, yaşamak istiyoruz. İhtiyaçlarımızın karşılanmasını istiyoruz’. Bunu neyle yapacak? Biz de diyoruz ki, ‘Bunu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yapanlarla beraber yapabilirsiniz. Öyle bir niyetiniz olursa biz de gerekli desteği veririz’" yanıtını verdi.
"CUMHURBAŞKANI GÖRÜŞMEYE KALKARSA TARİHİ HATA YAPAR"
CHP’nin İdlib konusunda Esad ile görüşme çağrısında bulunmasına ilişkin değerlendirme yapan Bahçeli, "Örneğin Tahran’daki zirvede bazı gelişmeler oldu. Çok enteresan Esad’ın hiçbir teklifi yok, Esad’a destek olanların hiçbir teklifi yok. Türkiye’de bir çok çevreler Esad ile görüşülsün diyor. Tuzağa bakın, oyuna bakın, Türkiye’yi götürmek istedikleri yere bakın. Şimdi İdlib ile ilgili Soçi’de yapılmış olan toplantıda çatışmasız bölgenin oluşması noktasındaki mutabakat Türkiye için hayırlı olmuştur. Bu konuda Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu kararlı duruş ve çok yönlü siyaset, telefon diplomasisi hem de karşılıklı ziyaretler bu sonuca ulaştırmıştır. Bundan memnuniyet duymak lazım. Böyle bir durumda Esad’la görüşüp ne yapacaksınız ? Esad bu işin neresindedir? Esad’la görüşürsen ne olacak, bu kanal açılırsa ne olacak? Cumhuriyet Halk Partisi bu aklından vazgeçmelidir. Esad’la görüşeceği yerde Türkiye’nin evlatları, siyasi kurumları ile görüşmesinde yarar vardır. Esad’la Recep Tayyip Erdoğan Bey’in bir görüşmeye zorlamanın, dayatmanın kime ne faydası olacak. Tükenmekte olan, cinayet küpünün içerisinde gittikçe canileşen bir insanla Türkiye Cumhuriyeti’ni muhatap kılmanın kime ne faydası var. Ama Türkiye diyor ki, toprak bütünlüğünü koru, Suriye’de yaşayan topluluklara eşit adil davran, halka git. Kim gelecekse bununla ülkeni yönet. Bu Esad olmasın. MHP’nin görüşü de budur. Esad’sız bir Suriye’dir. Ama toprak bütünlüğünü, orada yaşayan insanların demokratik haklarını koruyan ve tekrar istikrar, huzur sağlayan bir Suriye istiyoruz. Şimdi bununla ilgili kalkıp Esad’la niye görüşsün. Cumhurbaşkanı görüşmeye kalkarsa tarihi hata yapar. İdlib konusunda Rusya ile uzlaşmaya varılması doğru karardır, Türkiye göçü önler. 3 milyon 700 bin göç var Türkiye’de. Bunların kendine has problemleri var. Milyonlarca insanın yaşadığı bir alanda, bunların hepsini herhangi bir çatışmayla Türkiye’ye yönlendirdiğiniz taktirde bunun altından kimse kalkamaz. Bunun için bir güvenlik kuşağının oluşmasında, netleşmesinde ve orada herhangi bir zora düştükleri an kendi hayatlarına devam ettirebilecekleri bir hayat alanının oluşmasında yarar vardır" şeklinde konuştu.
İSTANBUL’DA ADAY ÇIKARILMAMASI
Yerel seçimlerde aday çıkarmama gibi bir durumun söz konusu olup olmadığı sorusu üzerine Bahçeli, "Biz adaylarımızı çıkarırız ama aday çıkaracağımız yer olur çıkarmayacağımız yer olur. İstanbul’da aday çıkarttık. Samimi konuşuyorum. İstanbul’da çıkarttığımız adayların geçmişte ne kadar oy aldıkları belli. Aday çıkartıp, belediye başkanlığını kazanamayacağınız yerde bir aday çıkarıp, ‘bizim de adayımız var’ demenin bir manası var mı? Ama ilçelerinde bizim de aday çıkartacağımız yerler var. Şimdi bütün bunlara dikkat ederek konuşuyoruz biz. Olmayacak olan bir şeye ‘Olur’ damgası vurarak kendi siyasetimizi şekillendirmeye çalışmıyoruz. Gerçekçi davranıyoruz. Mesela koskoca İstanbul’da bizim büyükşehir belediyesinde bizim bir tek üyemiz var. Ben de onu söylüyorum. MHP İstanbul’da bir aday çıkartarak kendi kendini kandırarak Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez. Çünkü aday çıkardığınız vakit kazanabilecek oran bizim için geçerli. Böyle bir durum karşısında kamuoyunda tartışmaya açıp, bazı isimleri söylemenin gereği yok. Türkiye’de diğer siyasi partiler de böyle netleşmeli. Elimizde dökümler var. CHP’nin aday çıkaracağı bir yerde örneğin alacağı oy belli. Şimdi niye ısrar edecek? O da bir başka formül bulacak. Bu yerel yönetim. Biz yerel yönetimin ilçelerini ortaya koyarken Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını esas alıyoruz. Şimdi orada siz istediğiniz kadar bir aday çıkartacağız de. Oyun yarısından fazlası zaten onların. Sonra genel seçimde bunları husumete çevirmenin de bir manası yok. Ankara’ya bakacağız. Hepsine bakacağız çalışıyoruz üzerinde. Ama o dediğiniz isimlerden bazıları aday olursa yeme de yanında yat derler ya. Karşılığı olmayan insanları CHP’ye kim telkin ediyor? Birkaç köşe yazarı var yine yazıyorlar, ‘keşke o olsa’O zaman Mevlüt Bey adayımızdı nelerin olup bittiğini biliyoruz. Bizim anlayışımızı anlayanlarla yola gidilir. Anlamayıp ‘İlle de benim dediğim olacak’ diyenleri de sırtımızda küfe yok taşımak mecburiyetinde değiliz. Yani gerçekçi siyaset yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’yi düşünerek yapmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
"CHP’NİN ATATÜRK’ÜN MİRASI DİYE NİTELENDİRİLEN YÜZDE 28’İ TÜRK MİLLETİNE İADE ETMESİ LAZIM"
İş Bankası tartışmalarına ve Bankanın değer kaybettiği iddialarına dair açıklamada bulunan Bahçeli, "Değer kaybedildiği zaman bu hisseleri sahiplenebilecek olan iş Bankası’nın ortaklarının da bir göz önüne alın. Bu tür şeylerden yararlanmak isteyenler olur. Orada çalışanlar yüzde 40’mış başkaları bilmem neymiş oralarını biz bilemiyoruz ancak İş Bankası, Türkiye’nin her siyasi tartışmasında gündeme getirilen bir konu olarak görmeli ve bunu çözüme kavuşturmalı. Çözüm nedir, CHP’nin Atatürk’ün mirası diye nitelendirilen yüzde 28’i Türk milletine iade etmesi lazım Atatürk’ün gerçek varisi Türk milletidir. Herhangi bir kurum ve kuruluş değildir bunu Türk milletine iade ettiğini beyan etsin mesele kalmaz. Bazı konularda da CHP’nin anlayış göstermesi lazım. ‘Efendim dört kişi atıyoruz bunların herhangi bir akçe işi olmaz olmaz” da onların oradaki havası, iklimi yeter zaten CHP’ye. İş Bankası gibi bir bankanın 4 yönetim kurulu Üyesi sendeyse bu çok önemli. Bu bir güçtür bunun için CHP’den izin almalarına gerek yok değişik yöntemlerle yapılabilir. 15. ve 16. yüzyılda Osmanlı’nın parası akçe. Bizim oralardan garibim bir tanesi kalkıyor İstanbul’a geliyor dünyanın yolunu yürüyor. Israr ediyor Padişahla görüşeceğim sonunda görüştürüyorlar. Padişaha diyor ki, ’padişahım mümin müminin kardeşidir. Ben hissemi istemeye geldim’. Mümin müminin kardeşidir doğru. Padişah bakıyor, ‘evladım sen şunu 20 akçeyi al köyüne git. Yalnız bunu aldığını diğer mümin kardeşlerin duyarsa bu sana da kalmaz’ diyor. Şimdi alayımız Atatürk’ün mirasçısı olarak ilan edersek CHP ne yapacak? Bizim de hakkımız var orada" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4. devrim açıklamasına da değinen Bahçeli, "Tehlikeli sularda yüzüyor. Dördüncü devrimden neyi kast ediyorsa bize açıklasın, bilme hakkımız vardır. Halk hareketinden de neye hevesleniyorlarsa onu da bilmemiz lazım. Eğer Gezi gibi bir olayı kast ediyorlarsa o bir defa yüzlerine güldü ikinci defa güldürmez. Bu sevdadan vazgeçsinler. Daha geniş düşünüyorlarsa 15 Temmuz’u iyi anlasınlar, 18 Temmuz iddiasından vazgeçsinler" çağrısında bulundu.
"ERDOĞAN’IN KATAR’DAN HİBE EDİLEN UÇAĞI KABUL ETMEMESİ GEREKİRDİ"
Katar’ın hibe ettiği uçakla ilgili olarak ise Bahçeli, "O konuda görüşüm çok nettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti hediye, hibe kabul etmez. Türkiye’de uçak ihtiyacı varsa bunun piyasası neredeyse kendi kaynaklarıyla almayı tercih etmelidir. Şu sualin cevabı da netleşmelidir. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığının ve devlet yönetiminin kendilerinin uluslararası ilişkilerde taşıyıcısı olarak uçaklardan ihtiyacı varsa onu satın alabilir, ihtiyaç yok ise almaya gerek yok. Ama ’bana hibe edildi hediye edildi’ bu Türk milletinin kabul edeceği bir durum değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın da bunu kabul etmemesi gerekirdi diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
(Yağmur Yıldız /İHA)
Kaynak: İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.