Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, ihtilallerin vatandaşlara etkilerini anlattı
Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, Türk demokrasi tarihine kara leke olarak geçen ihtilallerin insan hayatına etkilerini anlattı. Darbe süreçlerini yakinen yaşayan Yağcı, "Meşru idare en adaletli davrandığını söyleyen ihtilal idaresinden daha insaflıdır, merhametlidir" dedi.
Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, Türk demokrasi tarihine kara leke olarak geçen ihtilallere ilişkin konuştu. Yağcı, 1960 ve 1980 darbelerinin toplumsal, dini, sosyal ve ekonomik alanlarda oluşturduğu etkilerini anlatarak yaşananlar hakkında bilgi verdi. Yağcı, darbe süreçlerinde insanların dinen büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekti.
“BİZE MESCİT AÇTIRMADILAR, İŞTE DARBE BU”
İhtilal süreçlerine ilişkin bilgiler veren Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, “1960 İhtilali’nden itibaren harp okulu son sınıf talebesiyken biz bunun içinde görevlendirildik. 12 Eylül 1980 darbesi de dahil bunları üniformayla yaşamış birisiyim. Bize mescit açtırmadılar, işte darbe bu. Darbe yok daha o zaman işte darbenin hazırlığı böyle geldi. Bizim namaz kıldığımız pencerelerin döşemesi tahtaydı. Tarihi tahtaları söktüler oraya mozaik döktüler. Subayımız İsmet İnönü’nün yakınında görevler yapmış olan bir kimseydi. O da namazda gördüğünde çağırırdı, bir tane çakar neden ütüsüz pantolonun? Namazda gördü ya, böyle bir dönem yaşadık. Arkasından bizi 1960 İhtilali için harp okuluna resmen siyaset sokup bizleri de politize etmeye çalıştılar. Ben olmadım şahsen. Bu idare başa geçer geçmez 80 İhtilali gibi olmadı, tamamiyle Türkiye’deki ilçelere kadar askeri rütbelere görevler verildi. Valileri, kurmay albaylardan tayin ettiler, hepsinin dediği dedikti. Bunlardan Sedat Kirtetepe diye birisini İhtilal İdaresi önce general Adapazarı’na verdi. Adapazarı 23-24 cins insanın bir araya geldiği Makedonya gibi çok enteresan bir şehir” dedi.
“EZANIN TÜRKÇE OKUNMASINI TALEP ETTİ”
Vatandaşların dini anlamda yaşadığı sıkıntıları anlatan Yağcı, “Bu insanlara Kirtetepe ibadetleri konusunda çok sıkıntılar verdi. Ezanın Türkçe okunmasını talep etti, namazların gündüz mesai zamanı kılınmaması, mesaiden çalınmaması, orucun sadece akşam yatarken yiyip kahvaltıya kadar niyet edilsin yeter, zaten mesele aç durmak değil mi diyerek Adapazarı’ndaki din adamlarına müftü eliyle baskı yapan kimsedir. Nerede bir darbe olursa mutlaka bir zulüm ve eziyet vardır. Oradan aldılar Kırşehir’e vali olarak verdiler. Oraya bir müftü tayin oldu, yanına çağırdı. Şimdi senden bazı isteklerim var; ben Kırşehir merkezindeki tüm derslere seni göndereceğim sana da bol ek ders ücreti aldıracağım. Koskoca vali, bol ek ders ücreti verdireceğim diye devletin hazinesinden rüşvet teklif ediyor. İşte ihtilal bir yere idareci gönderince böyle gönderiyor. Darbeler bunu yapıyor. Namazlar beş vakit fazla dedi, mesaiden çalıyorlar uygun mu, Cuma namazı vaktinde bir saat erken çıkıyorlar demiş. Ramazan’da da gündüz tutmasınlar. Namazlarda okunan sureleri Türkçeye çevrilmişini okusunlar demiş müftü ise ‘ben bunları duymadım sen de söylemedin’ dedi. Vali, ‘Seni sürerim’ dedi, beş ay sürmedi, müftü oradan tayin oldu. Kırşehir ezanı Türkçe okumadı, okutmadı, okutamadılar. Onun için de 15 Temmuz darbe girişiminde insanlar boşuna tankın önüne yatmadılar” diye konuştu.
“MÜFTÜ ‘BU EMRİ VEREMEM’ DİYOR VE SÜRÜLÜYOR”
O dönemlerde yaşanan olaylara ilişkin konuşan Yağcı, “Daniel Yurdatapan diye birisi var. Bu kimse Bursa’ya vali olunca müftüyü çağırıyor aynı Sedat Kirtetepe’nin yaptığı gibi bak müftü efendi sana bir emri veriyorum ikiletmeyeceksin. Yarın sabahtan itibaren ihtilalin devamında bu artık ezanlar 1940 ile 50 yılları arasındaki gibi Türkçe okunacaktır. Daniel Yurdatapan ihtilalin devamında da çok tutulan bir idareci oldu. Gittiği yerlerde de dini hususlardaki muhalif fikirleriyle hareket emiş birisi olduğu söyleniyor. Müftü ‘Bu emri veremem’ diyor ve sürülüyor. Kırşehir’deki Bursa’daki müftü dirayet gösteriyor. Bursa’yı ziyarete gelen valinin rehberliğiyle gezen İngiliz Dışişleri Bakanı’na astronomiyle ilgili kıymetli kitabı hediye ediyor. Yani kütüphanenin envanterinden; vali bunu şahsen hediye ediyor. Bunu bize sorarlar diyorlar. ‘Yav getirin bir tutanak bu kitap kayboldu diyelim, ben de imzalarım biter bu iş’ diyor ve vali kitabın hırsızlığını tarif ediyor; Daniel Yurdatapan. Onun için Cenab-ı Hak ülkemizi böyle insan ruhundan anlamayan, inançlarından nasibi olmayan kimselerin eline milletimizi idareci olarak düşürmesin” ifadelerini kullandı.
“DARBE GELİNCE HAKİKİ İNSANIN PATLAMASI ORADA GÖRÜLÜYOR”
Darbelerin her konuda vatandaşların hayatını derinden etkilediğini ifade eden Yağcı, “İhtilal gecesi Harp Okulu’nda namaz kılanları mescidi basıp taramayı planlayanlar oldu. Bir haber geldi bize mescit tehlikede diye gitmedik. Siz ihtilal yapıyorsunuz, namaz kılanları niye öldürmek istediniz? Bu bile gösteriyor ki Harp Okulu’nda namaz kılan 65 kişiyi kurşuna dizip de öyle kışladan çıkacak olanlar bu ihtilali dine imana karşı yapmışlardır. İhtilali yapan eline silah alan herkes kanun benim diyor. Halk kafasını kaldırıp da ‘bir dakika delikanlı sen benim evimde neden tüfekli dolaşıyorsun’ diyemiyor. Şimdi korona nedeniyle devlet yapmayın etmeyin, çıkmayın diyor. Vatandaşlar ‘Yav patladık’ diyor, patlamak öyle olmuyor. Öyle bir darbe gelince hakiki insanın patlaması orada görülüyor. Onun için halimize şükredip normal meşru idare en adaletli davrandığını söyleyen ihtilal idaresinden daha insaflıdır, merhametlidir. 80 İhtilali’nde de aynı şeyler, askeri cezaevlerinde subayların kafasına torbalar geçirerek neferlere dövdürüldü. Erzurum Askeri Cezaevi’nde oldu, hepsinde öyleydi. Adam götürüyor arabayı benzini doldurtuyor komite ödeyecek diyor. Komiteye benzin istasyonu sahibi hangi cesaretle gidecek de sizin 5 tane talebeniz geldi, deposunu fulledik diyecek” şeklinde konuştu.
(İHA)
Kaynak: İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.