Ayasofya’nın cami olmasını istemeyen CHP, iki caminin kapatılması için kararname çıkarmış
Türkiye heyecanla Ayasofya’nın ibadete açılması hakkında Danıştay’ın vereceği kararı beklerken, gözler tek parti iktidarı döneminde camilerle alakalı çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere çevrildi. CHP iktidarında, birbirine 500 metreden yakın olan camilerin kapatıldığı ve satıldığı ortaya çıktı. Öte yandan Ayasofya’nın cami olmasına itiraz eden Yunanistan’da ise Osmanlı eserlerinin yıkılarak ve yakılarak yok edildiği, camilerin ise kilise, müze, ev ve hatta geneleve dönüştürüldüğü ortaya çıktı.
Türkiye Danıştay’ın Ayasofya hakkında 2 Temmuz’da vereceği kararı bekliyor. 1453’te İstanbul fethedilince Fatih Sultan Mehmet Han tarafından camiye çevrilen Ayasofya, yüzyıllarca İslam’ın ve fethin simgesi oldu. 1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya Camisinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrildi. Bu süreçte CHP’nin müzeye dönüştürdüğü Ayasofya’nın minarelerini de yıktırıp kiliseye çevirmek istediği, ancak hazırlanan rapordan dolayı Ayasofya’nın minarelerinin son anda kurtulduğu ortaya çıktı. Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, tek parti döneminde camilerin nasıl kapatıldığını anlattı. Yağcı, tek parti iktidarının Kanun Hükmünde Kararname çıkararak iki caminin birbirine uzaklığının en az 500 metre olması kuralı getirildiğini, birbirine yakın iki camiden birisinın tasnif dışı bırakıldığını belirtti.
Öte yandan Ayasofya’nın cami olarak açılmasına içeriden CHP’den tepki gelirken dışarıdan da Yunanistan’dan geldi. Yunanistan geçtiğimiz günlerde, İstanbul’un fethinin 567. yıldönümü etkinlikleri kapsamında Ayasofya’da Kur’an-ı Kerim okunmasından rahatsızlık duyduğunu bildirdi. Fakat aynı Yunanistan’ın iki asırda Osmanlı eserlerini yıkarak, yakarak ve asli özelliğinden uzaklaştırarak yok ettiği ortaya çıktı. Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden mimarlık tarihçisi Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, 2006 yılından beri Yunanistan’da yaptığı araştırmalarda Osmanlı eserlerinin yıkılarak ve yakılarak yok edildiğini, camilerin ise kilise, müze, ev ve hatta genel eve dönüştürüldüğünü anlattı.
2006 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı adına Yunanistan’da yaptığı araştırmalarda başkent Atina’da Müslümanların ibadet edebileceği bir caminin olmadığını, var olanlar ise kilise, müze ve ev olarak kullanıldığını tespit ettiğini söyleyen Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden mimarlık tarihçisi Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, “Sanılanın aksine Yunanistan’da hala 20 bine yakın eser ayakta. Rodos ve İstanköy ile Batı Trakya haricinde cemaatimiz kalmadığı için diğer bölgelerdeki camiler farklı amaçlarla kullanılmış. Arda’daki 16 yüzyıla ait Faik Paşa Camisi, 1912’den sonra genelev olarak kullanılmış. Bu eserler kimliklerini kaybetmiş durumda. Bu camilerin minareleri kaldırılmış onun yerine Bizans mimarisini andırması için bir takım işlemler yapılmış” dedi.
“AYASOFYA, FETHİN SEMBOLÜ”
Ayasofya’nın dünyaya mal olmuş bir mabed olduğunu söyleyen Dr. Konuk Halaçoğlu, “Ayasofya bugün hala müze olarak kullanılıyor bununla ilgili bir sıkıntı yok. Geleneğimize bakarsak Ayasofya, hem fetih hem de kılıç hakkı olarak önemli bir mabeddir. Çünkü fethin sembolüdür. Osmanlı döneminde burası Fethiye Camisi olarak kayıtlı. Bu şehirdeki en büyük kilisenin Osmanlı fetih geleneği olarak camiye çevrilmesi söz konusu. Bugün siyasi olarak da tartışılıyor. Ayasofya’da mihrap ve minberin bulunduğu kısımda Cuma ve bayram günleri kılıç ve fetih hakkı olarak namaz kılınabileceğini düşünüyorum. Sonuçta İstanbul bizim hakimiyetimizde. Bu konunun bu şekilde sonlandırılması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
"1931’TE BİRBİRİNE YAKIN CAMİLERİN YIKILMASI VE SATILMASI İÇİN KARARNAME ÇIKTI"
Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı ise yaptığı araştırmalarından yola çıkarak, “Kültür Turizm Bakanlığı’nın Avrupa’da Türk eserleri diye 2 ciltlik bir çalışması var. Burada Balkanlar’da bulunan eserler var. Bunlardan sadece Bulgaristan’da olanların sayısı 5 bin 600 civarında bulunuyor. Şuanda ayakta kalan Filibe’de bir tane cami, Sofya’da 2 tane cami, gerisi yok. Nerede bunlar? Bizim Müslüman kardeşlerimizi orada tutmadılar ki eserlerimizi durdursunlar. Hepsi gitti. ‘Yunanistan bize ne der, Avrupa bize ne der?’ diyerek şimdi bu korkuyu bize vermeye çalışıyorlar. İngiltere el açmış Türkiye’den yardım bekliyor. Bir zamanlar bunlar ülkemize ‘hasta adam’ diyorlardı. Osmanlı’nın amacı ilahi kelimetullahdı. Sadece Müslümanların refahı düşünülmedi, bütün milletlerin düşünüldü. Burada yaklaşık 500 yıldır cami olan bir yeri 1934’de müze yaptılar. Neden? Bundan önce 1931’te birbirine yakın camilerin yıkılması ve satılması için kararname çıktı. Kanun Hükmünde kararname çıktı. Fatih Sultan Mehmet Han Ayasofya’yı zorla cami yapmadı. Bir Müslüman hükümdar bir şehri aldığında o şehrin en büyük ibadethanesini camiye çevirmesi bayrak direğine bayrak çekmek gibi bir şeydir” açıklamasında bulundu.
“FATİH İSTANBUL’A GİRDİĞİNDE TOPKAPI’DA ŞÜKÜR NAMAZI KILDI”
Fatih Sultan Mehmet Han’ın ‘fetihten sonra Ayasofya içerisine atla girdi’ yalanını da çürüten Yağcı, şu ifadeleri kullandı:”Fatih Sultan Mehmet Han Ayasofya Camii’nin içerisine atla falan girmedi. Bir ibadethaneye nasıl girilecekse öyle girdi. ‘Kılıç çekerek sütunu çatlattı’ diye olur olmaz konuşanlar var. ‘Atının nalı ile ezik oluşturdu’ diyenler var. Bunların hepsi yalan. Fatih, Ayasofya’ya girdiğinde İstanbul’da bulunan halk adeta ölümü bekliyordu. Ama Fatih bunların hiçbirisini yapmadı. İsteyen istediği yere gitti. Başka bir kiliseyi de camiye çevirmedi. İstanbul’da o zaman birçok kilise vardı. Galatalılara ünlü fermanı vardı, kiliselerine dokunmayacağına yönelik. Haliç’in karşı yakasında hiçbir kiliseyi camiye çevirmedi. Şimdi illa buranın müze olarak kalmasını istiyorlar. Neden? Yunanistan’a borcumuz mu var? İMF artık bizden borç alıyor. Ayasofya işgal edildi diyenin ağzı eğilir. Bütün ibadethanelere çeşitli imkanlar verildi. İngilizler Sudan’da bazı camileri kapatmaya kalktılar. Bu meseleleri gündeme getirenler bilenler ile oturup konuşması gerekir. Yoksa bir partinin kürkünü giyerek ortaya çıkanlar insanların aklı ile oynama çalışıyorlar. ‘Ben Ayasofya’yı açarsam Avrupa Birliği ne der’ diyenler var. Ne derse desin. Kendileri Almanya’da ne yapıyor. Ezan bile okutmuyorlar. Bunlar kendilerine demokrasi kahramanı diyorlar. Biz, ecdadımızın eserlerimizim düşmanı olmayalım. Kemiklerini sızlatmayalım.”
(Ali Gözeten - Halil Karahan/İHA)
Kaynak: İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.